13 Kasım 2009 Cuma

Size de daral geliyor mu bunları izlerken?

Hafta içi bir kaç tane yerli diziye göz atayım dedim. Ezel haricinde bu sezon düzenli ya da gününde takip ettiğim dizi yok, biraz bakayım dedim neler olup bitmiş.

Mutlaka biliyorsunuzdur dizi takipçileri, Yaprak Dökümü Ocak'tan da Haziran'a sarktı. Senarist Ece Yörenç dizi roman uyarlaması olmasa 11 sezon daha yazardık falan diye sallama bir beyanatta bulunmuş. İlk 2 sezonda keyifle izlediğim dizi 3. ve 4. sezonlarda sürekli konu tekrarına düşerek vadesini çoktan doldurdu, bitsin artık diye gün sayarken bir de 11 sezon uzaması kabus olurdu.

Gelelim beni daraltan aksiyonlara.

* Yaprak Dökümü'nde Ali Rıza'nın her türlü felaketten sonra "Biz bir aileyiz" diye saçmalaması. Ki aile bireylerinin hayatı Brezilya dizilerinin kahramanlarını aratmıyor.

* Ezel'de Eyşan'ın sürekli "Siz hiç..." le başlayan dış sesi, hesapta vicdan muhasebesi olması gereken duygu sömürüleri. Daha 6. Bölümden baydı.

* Aşk-ı Memnu'da Nihal'in bitmek bilmeyen obsesif düzeydeki Behlül takıntısı.

* Küçük Kadınlar'da kızların başına bölüm başına 3574 felaket gelmesi.

* Yeni yayından kalkan Nefes dizisinde aynı aileden 3 tane adamın aynı kadına aşık olmaları. Naz Elmas hoş bir bayan ama bu kadarı fazla.

* Melekler Korusun'da ana karakter İpek'in sürekli bıy bıy bıy şeklinde konuşması.

Bu liste uzar gider.

10 Kasım 2009 Salı

Döndüm !!!

Ekim ayı bana biraz uğursuz geldi, baş ağrılarım peşimi bırakmadı, stresliydim, okulda çok yoğundum, bitti geçti gitti kurtuldum.

Kasım ayıyla birlikte iyi ki doğdum, gördün mü 25 oldum sevgili blogger; (sevgili günlük der gibi oldu bu da) yine başkanın deyimiyle über zıçmık yorumlar ve yazılarla buralarda olacağım, ya da yine olmaya çalışacağım diyeyim.

O değil de ankette oy kullanamadan anketim bitmiş, Ezel kazanmış. Hadi bir itirafta bulunayım, Ezel kazansın çok istedim, ama tek bir oy kullanmadım ankette ;)

Şimdilik bu kadar ;)

20 Ekim 2009 Salı

Ezel Casper'a dönüşürse ;)


4. Bölüm bana ilk 3 Bölüm kadar güzel gelmedi. Beğendim izledim ama izlerken de kafamda kocaman soru işaretleri döndü dolaştı.


**Birincisi, Ömer Eyşan'ın verdiği ifadenin sonucunda hapsi boyladı. Ağırlaştırılmış müebbet cezası yedi. Sonrasında ne oldu? Eyşan Cengiz'le evlendi. Güya çocukları oldu. Peki nedir bu Mümtaz Bey ve Mert'in Cengiz'e oğlumsun, abimsin, paşamsın tavırları? Dolaylı yoldan da olsa (ki onlar direkt etkileri bilmiyorlar) Eyşan Ömer'i hapse göndererek ölümüne sebep oldu, eee nedir bu kadınla evlenmiş güya Ömer'in can dostuna karşı yakınlık??


**İkincisi, sene 2005. Cengiz'le Eyşan'ın sevişesi gelmiş. (Onlar formaliteden evli diyenleri sevgiyle selamlıyorum. Cansu Dere'nin kural koymuş hali buysa kuralsız halini düşünemiyorum ) Bunu hangi insan evladı pencere önünde perdeyi çekmeden yapmaya koyulur? Hadi bunlar çekinmez çevreden diyelim, Ezel görüp iyiden sinirlensin silahı onlara doğrultsun diye yapılmış bir sahne olsun. E peki fiyatı nerden baksanız 1 milyon dolar eden dubleks villada yaşayan bu kumarhaneler patronu ve patroniçesini koruyacak bir güvenlik elemanı, bekçisi, köpeği, kamerası, falanı fistanı yok mudur? Ezel camdan, duvardan Casper falan mı olup girip villaya onlara silah dayadı? Çok zorlama geldi bana o sahne çok.


Gelelim diğer yakaladıklarıma. Açıkçası lastik değiştirme sahnesini beğendim. Ezel'in kontrolünü yitirip Cengiz'in kafasını dağıtacak duruma gelmesi güzel kurgulanmış bir sahneydi çok klişe olsa da. Son anda çalan telefona kadar her şey klişeydi ama biraz adrenalin kattı güzel oldu.Meliha hanımın tüm sahnelerini beğendim. Ezel'in annesine olan bakışını gözyaşlarını beğendim.Ezel'in yardımcılarının sahnelerini sevdim. Özellikle de Şebnem'in doktoru oyalama çabaları çok keyifliydi.


En şaşırdığım Cengiz'in Can'ı kendi oğlu sanıp Eyşan'dan yeni bir bebek istediği sahne oldu. Ne tuhaf Eyşan için şeytanı alt ederim diyebilen adam Eyşan'ın "Bu bebek senden" masalına inanmış gibi görünüyor. Ya da Eyşan o kadar şeytani ki, Cengiz'i bile alt ediyor mesajı verildi senaristler tarafından. Ki kadını bu denli şeytan yansıtmaları çok korkutucu.

6 Ekim 2009 Salı

Ezel, ezdi geçti ;)


İlk hafta AB grubunda elde ettikleri 7.72 reytingi az bulmuştum, ikinci bölüm dizi tam anlamıyla uçuşa geçti, AB grubunda 16.42 reyting ve 38.89 share aldı, totalde de 13.52 reyting ve 34.61 share aldı. Bu başarılı sonuçlar Show TV'nin yüzünü güldürdü. Ezel şu anda en çok izlenen dizilerden. Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Kurtlar Vadisi Pusu ve Hanımın Çiftliği ile beraber altın beşteler. Görünen o ki, dizilerde TMC'nin hükümranlığı sona ermiş, son 3 sezondur Ay Yapım almış başını gidiyor. Altın beşteki üç dizi onlara ait. Hani şu anda kimin yerinde ol diye sorsalar tamamen duygusal nedenlerden Kerem Çatay'ın yerinde olmak isterdim. Haftanın 3 günü 20 ile 23 arasını onun dizileri zaptediyor çünkü.


Ezel'le devam edelim. Akşamki postumda da dediğim gibi, kadro çok başarılı, çekim kalitesi yüksek, ana castın en zayıf halkası gibi gözüken Cansu Dere bile kendinden beklenmeyecek kadar iyi. Erkek oyuncu kadrosu zaten çok başarılı. İyi oyuncu seçmenin, iyi bir yönetmene diziyi emanet etmenin meyvesini topluyorlar. Senaryo mantık hataları barındırsa da (koca kumarhaneyi tek bir bekçinin beklemesi gibi, ya da başka bekçi varsa da silah sesinden sonra ortaya çıkmaması gibi) flashbackler çok güzel, bilgi aktarımı içeren bu tarz flashbacki çok severim, akşamki bölümde de 1987'ye kadar gittik, 1995 ve 1997'de vardı tabii. Ezel en azından belli bir çıtanın üzerine çıkmaya çalışıyor kalitesiyle, emeği geçenlerin emeğine sağlık.


Ezel sıralamada ilk basamakta hatırı sayılır bir oran elde edince totalin yıllardır şampiyonu olan Arka Sokaklar 2. sıraya inmiş. Elveda Rumeli'nin 8. sıraya kadar gerilemesi üzücü, tadında bırakmamanın sonucu bu belki de, total grubunda Ezel hasebiyle kaçırdığım Kapalıçarşı da 11. olmuş. Sevdiğim bir ekran yüzü olan Serhat Tutumluer ve yine çok sevdiğim Başak Köklükaya'nın başrolünde oynadığı Kül ve Ateş 23. Son Bahar ise 24. olmuşlar. Star bir süre daha sabreder gibi duruyor, atv olsa dizilerin bileti kesilmişti.


AB grubunda tablo biraz daha farklı aslında. Totalde alt sıralarda kalan Kapalıçarşı AB'de 3. sıraya yerleşmiş. Gaye Boralıoğlu ve Neşe Şen'in tüm dizileri AB'ye hitap ediyor zaten. Arka Sokaklar 4., Elveda Rumeli 6., Son Bahar 12., Kül ve Ateş de 13. olmuşlar.


Hazır Ay Yapım'dan başlamışken, Yaprak Dökümü'ne de değinmemek olmaz. Dizi don lastiği kıvamında uzadıkça uzadı ama halen daha ekrandaki pek çok işten iyi duruyor. Pek çok dizinin ilk sezonda çozuttuğu düşünülürse 4. sezondaki bir dizi için yine de iyi sayılır ve izlenirliği de sürüyor. Özeti okudum Ferhunde yine entrika çevirecekmiş, kendisinin dünyanın hakimiyetini ele geçirmesini bekliyorum artık, yanlış anlaşılmasın Ferhunde'yi çok severim ama bazen dizideki entrika kurgusu hakikaten rahatsız edici bir boyuta geliyor.


Aşk-ı Memnu'da Bihter & Behlül aşkını "aklama" yolunu seçen senaristler, 40 yıllık pardon 40 bölümlük Edinan Bey'ciğimi salon adamı çizgisinden saptırıp tecavüzcü coşkun mode: on formatına sokmuşlardı. Gene de netteki tepkileri yumuşatamamış olacaklar ki Bihter bedevisi bu hafta da kaza geçirecek. Söyleyim Bihter ölmez. Sadece vah vah zavallı Bihter dememiz için kurgulanmış bir sahne daha.


Bu Kalp Seni Unutur mu? 13 Ekim Salı 20.00'a rezerv yaptırmış. Özellikle ele alınan konu çok önemli, izlemeyi düşünüyorum. Tabii vakit bulabilirsem.

Duvarlar Yükselmeden Önce


Bundan bir kaç gün önce yeni diziciğim Ezel için, fellik fellik aranırken, ekşi'de şurda burda ne demişler, sevmişler mi acaba derken birden ekşi'de gördüğüm bir entry sayesinde başlık olarak bu yazıya atmaya uygun bulduğum dizi adı olduğunu öğrendim. Daha şimdiden efsane olacak deniliyor, daha Nefes'i yayına koymamış Süreç Film çekiyor, Nuran Devres yazıyor, başrollerde Meltem Cumbul, Timuçin Esen ve Perran Kutman varmış atv'de yakında yayına girecekmiş. Açıkçası gayet uzun ve akılda kalması zor bir dizi ismi seçmişler tabii değişebilir de adı.


Nuran Devres'i yaşım gereği uzun zamandır tanırım. Tanırım dediysem, çok dizisini izledim çocukluğumdan başlayarak. Kendisi nam-ı diğer entrikalar kraliçesi olsa da belki de zamana ayak uyduramadığından Melekler Adası'ndan sonra uzun soluklu diziler çıkaramadı. (Savcının Karısı 26 Bölüm, Asla Unutma 22 Bölüm, Sahte Prenses 16-17 Bölüm, Yaban Gülü 15 Bölüm sürmüştü, yakına geldikçe dizi ömürleri kısalmış buraya dikkat) Uzun süredir sesi soluğu çıkmayan, entrikalar kraliçesi namını Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu'na kaptıran (malum entrikanın kralı onlarda mevcut artık inanmayan bir bölüm Yaprak Dökümü, üstüne Aşk-ı Memnu, üstüne de bir bölüm Dudaktan Kalbe izlesin entrikadan düşüp bayılmazsa bana hak verecektir) sayın Devres uzun süredir bu dizi üzerinde titizlenerek çalışıyormuş. Belki de çok başarılı bir dizi olur bilemiyorum ama son yıllarda yazdığı diziler zamanın çok gerisinde işlerdi.


Timuçin Esen Hırsız-Polis'ten sonra pek gözükmedi etrafta, şarkıcılık yaptı, tiyatrosuna devam etti uzun süre, ekranda ve beyazperdede gözükmedi sabırsızlıkla bekleyen fanları mevcut bakalım bu diziyle geri dönüp bekleyen hayranlarını sevindirecek mi?


Eylül ayı prime time izlenme oranlarında Kanal D coşmuş. Total grubunda açık ara zirvede yer almış (20.70 izlenme payıyla) onu baya bir geriden Show TV takip ediyor (12.30 orana sahip), 3. sırada Atv var 10.70 ile, 4. sırada 9.00 ile Star Tv var 5. sırada ise 7.70 ile Fox TV geliyor. AB de Kanal D coşmuş 22.20 izlenme payı ile birinci olan Kanal D'yi, 12.40 ile Show TV, 10.60 ile Atv, 9.10 ile Star TV, 6.00 ile de Fox TV izlemiş. Bir zamanlar hiç unutmam Atv yöneticilerinden birisi çıkıp biz AB kanalıyız demişti şimdilerde AB grubu da Kanal D'ci oldu. Bir iki ufak kaybı saymazsak Kanal D Eylül 2006'dan beri zirvede, bu da bir kanal için büyük prestij demek oluyor.


Ve gelelim Ezel'e. 2. Bölüm ilk bölümdeki pek çok soruyu cevaba bağlaması açısından önemliydi. Fragmanı (ikinci bölümün ilk fragmanından söz ediyorum) çok beğenmiştim. Sürekli geri dönüşler çok hoşuma gitse de bir yerden sonra bayabilir izleyiciyi diye kaygılanıyorum. Çok çok klişe bir konuyu, güzel bir çekim kalitesi, merak unsuru barındıran bol geriye dönüşlü senaryo ve iyi oyunculukla harmanlamışlar. O yüzden de sıkılmadan izliyorum. En azından dizinin kurgusu mantık hataları da barındırmasına rağmen zekice yapılmış. Ana castın en zayıf halkası gibi duran Cansu Dere bile oldukça iyi gidiyor şimdilik, Salih Kalyon'un ustalığına diyecek lafım yok, çok kötü bir adamı müthiş bir keyifle izlettirebildi bana. Yiğit Özşener'i zaten severim, o da çok iyi, Kenan İmirzalıoğlu bu bölüm çok yoktu ama o da gözüktüğü sahnelerde oldukça başarılı, Barış Falay da gayet tatminkar bir performansa sahip. Bir saatlik özet hastalığına erken yakalandı dizi umarım aldıkları risk reyting olarak geriye döner.


Yazıyı bitirirken de bir Timuçin Esen resmi koyayım dedim, hayranları özlemiştir belki.

4 Ekim 2009 Pazar

Kısa kısa :)

Uçankuş sitesi yeni sezon tam anlamıyla 28 Eylül'de başlıyor demişti. Açıkçası ben de o akşam gelen iki iddialı dizi dengeleri nasıl bozacak diye merakla bekliyordum. Tutacaklarına dair gerekli reytingsel sinyali verdiler, ancak beklediğim deprem etkisi olmadı, en azından ilk bölümde. Ezel AB grubunda ilk sırayı almış, 7.72 reytingle. Başlangıç için gerçekten güzel bir oran ama ben en azından Hanımın Çiftliği kadar izlenir diye düşünüyordum yanıldım. Şov Tivi çok güzel tanıtmıştı çünkü diziyi. Gene de ilk bölümde süper bir patlama yapmasa da diğer Ay Yapım dizileri Yaprak Dökümü ve Aşk-ı Memnu gibi yavaş ama emin adımlarla yükselebilir. Tabii karşısında kemikleşmiş kitleye sahip Arka Sokaklar var (AB'de 3., totalde 1. olmuş), ilk iki sezonun çok altında seyretse de gene de sıralamada fena bir yerde durmayan Elveda Rumeli var (AB Grubunda 4. olmuş, totalde 6.) yine ilk sezonun çok gerisinde bir orana ve sıralamaya sahip olsa da Star için çok da fena bir konumda bulunmayan Son Bahar (AB'de 8., totalde 17. olmuş) var. İkinci kuşak biraz daha sakin, atv'nin yeni iddialı dizisi Kapalıçarşı AB grubunda 2. totalde ise 8. olarak sezonu açmış. Ne kadar da Bıçak Sırtı ve Hırsız-Polis'i andıran bir sıralama diye düşünürken Gaye & Neşe Hanım'ların 3 dizinin de ortak senaristi olduklarını anımsayıp tebessüm ettim. 3 dizi de AB grubunda her daim Total grubundan fazla izlenmişlerdi. Kül ve Ateş de giderek yerini sağlamlaştırıyor, AB'de 5. totalde 11. olmuş.

Salı akşamı, Geniş Aile'nin de bu güne kaymasıyla ilginç bir akşam halini almış. Şöyle ki ilk kuşakta Geniş Aile, Canım Ailem ve Papatyam gibi 3 tane ailecek izlenebilecek, adlarıyla müsemma aile dizisi var artık. Reyting pastasını da aralarında bölüşmüşler. AB grubunda Canım Ailem 2., Geniş Aile 3., Papatyam ise 7. sırayı almışlar. Total grubunda da Geniş Aile 2., Canım Ailem 4., Papatyam 6. olmuşlar. Yüzdelikler de yayında kalmaları için yeterli. Show'un Var mısın Yok musun?'u iki grupta da zirvede yer almış. Yüzdelikleri de gayet yüksek. Fox'un Ömre Bedel dizisi de artık tuttu sayılır çünkü, total grubunda 7. AB grubunda ise 14. olmuş ki, Fox için hayli yüksek bir başarı bu. Kanal D Küçük Kadınlar'ı 22 kuşağına kaydırmış. Bol bol ağlamanın eksik olmadığı dizi, AB grubunda 4. total grubunda ise 3. olmuş yeri gayet sağlam. Atv'nin Kış Masalı ise ilk ondaki gezisine devam ediyor. AB grubunda 6. olan dizi, totalde 11. olmuş. Bakalım Atv ne denli sabırlı olabilecek bu sefer.

Çarşamba akşamını Yaprak Dökümü esir almış, sezonlardır zirvede devam ediyor, bana birisi çıkıp da son izlediğin 123. Bölümde olan kayda değer bir gelişmeyi söyle dese, nasıl yanıt veririm Allah bilir. Haddinden fazla uzadı dizi çünkü, iyi oyunculuklara ve nispeten eli ayağı düzgün senaryoya rağmen. Atv'nin Unutulmaz'ı reyting listesi beni keklemiyorsa bu hafta tam 110 dakika sürmüş. Kim çekmiş kim yazmış kim oynamış bu kadar uzun bir bölümü pes valla. Dizi Y.Dökümü'nün karşısında tutunabilmiş yine de. Başarılı kabul edebileceğimiz reyting ve share yüzdeleri ile totalde 4. AB'de ise 6. olmuş.

Perşembe akşamı dışardaydım, Aşk-ı Memnu'yu cumartesi tekrarından izledim. Tanrı bana acımış olmalı ki, Beren Saat'in ağlama sahnesi geçmişti açtığımda. Firdevs Hanım'ın biraz zeka parıltısı barındıran replikleri, Behlül'ün Bihter'den beklemediğim bir hızda soğumaya başlaması ve iğrenç bir puding sahnesi dışında kayda değer bir şey olmadı bir de Nihal'in gizli "aşk yuvasını" basması var tabii. Dizi geçen hafta her iki kategoride de Kurtlar Vadisi Pusu'ya yenilmişti, bu hafta kendini toparladı, her iki kategoride de ilk sırayı aldı. Kurtlar Vadisi Pusu da her iki kategoride ikinci sırada yer aldı. Atv'nin Parmaklıklar Ardında'sı sezon başındaki reyting sıkıntısını bir nebze de olsa aşmayı başardı, Totalde 5. AB grubunda 8. olmuş iyi bir oranla izlenerek. Kanal D sanırım Bir Bulut Olsam'dan kurtulmaya çalışıyor, yoksa perşembe 2. kuşağa almazdı onu. Salı günü izleniyordu dizi oysa ki, perşembe günü AB'de 6. totalde 9. sıraya düşmüş.

Cuma akşamı Hanımın Çiftliği'ni bölük pörçük olsa da izledim. Mehmet Aslantuğ biraz kilo almış ama halen karizmasını koruyor, ee adam 48 yaşında artık. Hanımın Çiftliği hem AB grubunda hem totalde zirvede yer almış, oranlarında da hissedilir oranda artış gözlemledim. AB grubunda 2. sırayı Melekler Korusun alırken, Adanalı 4., Haneler 6., atv'nin yeni dizisi Aşk Bir Hayal 9. sırayı almış. Total grubu izleyicide Adanalı 2., Aşk Bir Hayal 3., Melekler Korusun 6., Haneler ise 14. olmuş. İlk iki bölümünde 3. sıraya demir atan Balkan Düğünü, 3. haftada başladığı hızlı düşüşe bu hafta da devam etmiş, AB grubunda 12. sıraya kadar düşen dizi, total grubunda ise 23. sıraya kadar düşmüş.

Aslında haftanın geneline bakarsak reyting arenasında çok büyük denge değişikliği olmamış önümüzdeki bir kaç hafta daha belirleyici olacak gibi sanki. Gitmeye yakın gördüğüm işler, Balkan Düğünü ve onun kadar risk altında gözükmese de Haneler ve Bir Bulut Olsam. Bakalım kimler gidecek ve kimler kalacak?

1 Ekim 2009 Perşembe

Yasak Aşkı Meşrulaştırma Çabaları




Yeni sezonda eski performansını senaryo ve oyunculuk açısından bir türlü yakalayamayan Aşk-ı Memnu geçtiğimiz hafta çok kilit bir noktada bitti. Bölüm yayınlanmadan günler öncesinden nete düşen resimlerde salon erkeği Ednan Bey'ciğim sahip olduğu itibarlı çizgisinden bir anda sapıp, tam bir tecavüzcü Coşkun Mode: On halini alıverdi. Kurtlar Vadisi'nin Star TV'de aynı hafta başlayacak olması hasebiyle ilgiyi kendi dizileri üzerine çekme çabasına giren Kanal D ve Ay Yapım'ın resimleri bu yüzden erkenden nete düşürdüğü konuşuluyor çeşitli ortamlarda. Ama maalesef bu taktik işe yaramadı ve yeni sezona reytingsel anlamda hızlı senaryo olarak bayık başlayan Aşk-ı Memnu 2. sıraya düştü hem AB grubunda hem totalde. Son ana kadar Ednan Bey'ciğimin vazgeçmesini bekledim ama sesli fragmandaki Bihter repliklerine ve ağlayışa bakılırsa tecavüz gerçekleşmiş. Böylece senaristler Bihter'in Behlül'le sürekli kaçıp fingirdemesine haklı (!!!) bir kılıf uydurmayı başardılar.




Behlül demişken Kıvanç Tatlıtuğ'da anlam veremediğim bir düşüş var son zamanlarda. Gerek oyunculuk performansı, gerekse imajı dökülmeye başladı. Hele geçen hafta giydirilen kıpkırmızı daracık gay taytına, at kuyruğu saçlarına ve yemyeşil kaşlarına ne desem bilemedim. Bir miktar da kilo mu ne almış sanki?
Fragmanda Beren Saat'in ağlaması fecaat ötesiydi. Son zamanlarda hakkındaki olumlu yorumlarımı geri alıyorum.

Aşk-ı Memnu ile alakalı son havadisi de patlatalım, Nihat Alptuğ Altınkaya, Firdevs'in genç sevgilisi rolüyle arz-ı endam edecek. Menekşe ile Halil, Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe derken seneye de Ezel'e geçmesini bekliyorum ;)




28 Eylül 2009 Pazartesi

Ezel :)


Uzun zamandır bekliyordum bu diziyi, blogumda bile bol bol tanıttım.


Efendim oturduk izledik, ilk bölümü yazmasak olmaz.


Monte Cristo Kontu'ndan sağlam bir şekilde konuyu apartmışlar. Kıbrıs'taki Kaya Artemis Otel'de büyülü bir atmosferde çekim yapmışlar. Konu çok çok çok klişe de olsa senarist Kerem Deren ve Pınar Bulut sürükleyici bir ilk bölüme imza atmışlar. Yönetmen Uluç Bayraktar da temiz çalışmış çekimleri beğendim.


Gelelim senaryoda anlamlandıramadığım detaylara. Cengiz öldürmüş kumarhanede güvenlik görevlisini, eee orada 1997'de güvenlik kamerası yok muydu? 1997 ve 2009 dönüşümlü olarak verildi, 1997'de facebooktan buldukları Kenan İmirzalıoğlu'nun estetikten önceki halini oynayan çocuğu güzel benzetmişler ancak oyunculuk açısından çaylaklığı belli oluyordu. 2009'da da bıy bıy konuşan Bade İşçil beni baydı. Tekrar kumarhaneye dönelim hadi diyelim Cengiz maske taktı üzerinde de Ömer'in montu var, gene de Ömer'in yarısı kadar boya sahipti her hangi bir kamera varsa (ki olmalı, 1990'da gittiğim sandalyecide vardı) kayıtlardan anlaşılması lazım. Sonra mahkemede Ömer delil olarak önüne koyulan silahı (hadi silahı tanımadı diyelim) montu da mı tanımadı? Tanıdı tabii ki de neden sustu? En yakın arkadaşı orda çalışıyor neden bu durumdan söz etmedi?


1997 ile 2009 arası geçiş iyi düşünülmüş.


Oyunculara gelirsem,


Barış Falay'ı özellikle beğendim, kerpeten Ali rolüne yakışmış, kerpeteni kullandığı ilk sahnede ekrana bakamadım,


Yiğit Özşener'le ilgili tedirginliklerim vardı izleyince geçti. Eskiden canlandırdığı Cemil, Cengiz'in yanında zemzemle yıkanmış gibi kalıyor bu seferki canlandırdığı kötü karaktere güzel uyum sağlamış sesiyle yaptığı oynamaları beğendim. Yer yer Cemil'i andıran mimiklerini yakalasam da oldukça iyiydi, özellikle Cengiz'in gençliğini oynadığı sahneleri beğendim.


Gelgelelim Cansu Dere'yle olan ikili sahnelerde Cansu Dere'nin giydiği topuklular sayesinde ikili sahnelerinde feci bir uyumsuzluk vardı.


Cansu Dere donuktu ama Sıla'daki kadar donuk değildi, kırmızı elbisesi çok yakışmış.


Son olarak Kenan İmirzalıoğlu, bence rolünde oldukça başarılıydı, gelgelelim yine kendini tekrarlamış. Ben liseye giderken de böyle bir karakteri oynuyordu, üniversitedeyken de böyle bir roldeydi, doktora yapıyorum şu anda, o gene intikam peşinde. Artık farklı rollerde görmek istiyorum şahsım adına. Ömer'i anlattığı sahnelerde de çok duygusuzdu. Belki de Ezel'in duygusuz olması lazım bilemiyorum. İntikam derdinde intikam da soğuk yenen bir yemek sonuçta.


Yine senaryoya dönüyorum, Ömer ve Eyşan, Eyşan'ın, Cengiz'in ve Ali'nin onu kazıklamasından az evvel beraber olmuşlar. Eyşan ve Cengiz 10 yaşlarında bir çocukla ilgileniyorlardı, hah dedim izlerken kesin bu çocuk Ömer'in çocuğu. Bir klişeye daha tik attıktan sonra, inanılmaz bir kumpasla dizi başladı, inanılmaz bir entrika çevrilmiş, delirmemek elde değil, böyle bir komplonun detayları daha da merak uyandırıcı. Şimdi Ezel'in intikam vakti, hadi bakalım. Tutar bu dizi.

Psikologla ilk randevu


Günlerdir neler yaptığımı neler yaşadığımı yazacağım, belki bir nebze de olsa faydası dokunur diye ne zaman niyetlensem, kağnı hızındaki netim yüzünden vazgeçmek zorunda kalıyorum...


Perşembe sabahı gayet gergin bir şekilde sabahın köründe, 8.30'da PDRAM'ın park yerine kızkardeşimin oyuncağını park ettim. İçeriye girdim etrafta kimsecikler yok. Çay ocağına doğru yürüdüm, psikologlar kahve keyfi yapıyorlar. Keyifleri gayet yerinde, beni görünce bir tanesi doğrulup yerinden, ne istediğimi sordu. Psikolog biriyle görüşmem lazım dedim, bana hemen daha önceden PDRAM'a gelip gelmediğimi sordular. Hayır deyince de 4 sayfalık bir forum verdiler. Çarşaf çarşaf soru doldurdum 15 dakikamı aldı. Teslim ettiğimde bana 9.30'da gelmemi söylediler.


Biraz oyuncakla turladıktan sonra, 9.25'te PDRAM'a geri döndüm. 9.30'a bana randevu veren psikolog hanım, diğerleriyle birlikte toplantı halindeydi, 9.45'te özür dileyerek beni odasına aldı.


Son birbuçuk iki yılımı ona anlatmamı istedi, sabırla dinledi beni, sohbet havasında geçen 45 dakikanın sonunda da nerdeyse tüm sıkıntılarımı paylaşabildiğimi gördüm ve biraz rahatladım. Bana uyku sorunumu yenmemin yine kendi elimde olduğunu, şu anda ileri düzeyde bir psikolojik rahatsızlık tesbit etmediğini ve hap vermeyeceğini söyleyip, gündüzleri mümkün mertebe uyumamı, geceleri çay kahveden uzak durmamı öğütledi. Bir hafta boyunca ne yaptığımı yazmam için bana bir kağıt verdi ve yine perşembe 9.30'da buluşmak üzere randevulaştık.


Ne yapsam ne etsem kağıda yazıyorum, uykum biraz düzene girdi gibi, ikinci randevuyu da paylaşmak için sabırsızlanıyorum.


Okuldaki bedavaya hizmet veren böyle bir danışmanlık merkezinin işini bu denli ciddiye alması inciğini cıncığını soruşturan forum doldurtmaları açıkçası hoşuma gitti.


Kendimi daha iyi hissediyorum...;)

25 Eylül 2009 Cuma

Uyku Tutmayınca...


Efendim çarşambayı perşembeye bağlayan gece, Yaprak Dökümü'nü izledikten ve bitirdikten bir saat sonra yatağıma uzandım ama ne fayda? Uyumak ne mümkün? Bir baktım 3 hafta olmuş sabahın yedisinde yatıp aynı gün öğleden sonra üç gibi uyanıyorum. Yok dedim bu böyle olmaz. Yatağın içinde debelenip durmaktansa gittim salona televizyonu açtım. Kanallar arası gezerken Unutulmaz'ın jeneriğine denk geldim. Gece tekrarı başlıyor belli, saat tam olarak 03.15. Zamanında bu blogta diziye baya giydirmiştim ama Atv'nin yazdan sonra devam eden tek işi olduğunu görünce vardır benim anlayamadığım bir kerameti diyerek izleyim dedim.


Kaza sahnesi ile açıldı dizi ve 13. Bölüm başladı. Kazadan sonraki kısım tam anlamıyla saçmalıktı. 90 dakika civarında devam eden dizinin ilk 40 dakikası boyunca Eda ve Harun'un yeri tespit edilemedi. Eda'nın telefondaki gerizekalı replikleri de cabası, bir "Ankara yolundayız" diyemedi. Gün ortası yapılan kazadan sonra bizim elemanlara anca gece ulaşıldı. Senaryodaki saçmalıkları, sündürme çabalarını bir yana bırakarak beğendiğim bir iki detayından bahsedeyim, kadroda tecrübeli oyuncular mevcut, Aliye Uzunatağan, Ahmet Uz, Deniz Gökçer ve Fikret Hakan gibi. Bir de Tolga rolündeki Buğra Gülsoy eğer ki kendi sesiyle oynuyorsa genç kadrodaki en başarılı isim, tartışmasız. Dizinin müzikleri berbat. Kıraç 3-5 melodiyi yan yana diziyor dizi melodisi diye milleti kekliyorlar. Sinem Öztufan doğum nedeniyle aldığı kiloların bir kısmını vermeyi başarmış ilk bölümlere göre daha iyi görünüyor. Serhan Yavaş geçenlerde "Son on yıldır bu kalitede yaz dizisi yapılmadı" demiş bir dergiye, kendisine "hadi canım" diyorum ;)


Neyse dizi senaryosunun dandikliğine uygun bir noktada 13. Bölümü bitirince bir müddet düşündüm ve sonunda uyku sorunum için okuldaki PDRAM'a (Psikolojik Danışmanlık, Rehberlik ve Araştırma Merkezi) gitmeye karar verdim. Ama son zamanlardaki uykusuzluk sorunum mu yoksa izlediğim dizilerin dandikliği mi bunda ana etken oldu, kestiremiyorum ;)


Psikolog maceram diğer bir postama kalsın bari, Unutulmaz Y.Dökümü karşısında dökülmeden her iki kategoride de 4. olarak beni şaşırtmaya devam ediyor.

23 Eylül 2009 Çarşamba

İlk Anket

Evet ilk anketimi koymuş bulunuyorum, değerli katılımlarınızı bekliyorum.

Anket konusu diziler hakkında biraz bilgi verelim bakalım.

Ezel: Yapımcılığını Ay Yapım'ın yönetmenliğini Uluç Bayraktar'ın üstlendiği dizide ana temayı intikam ve aşk oluşturuyor. Dizide başlıca rolleri Kenan İmirzalıoğlu, Cansu Dere, Yiğit Özşener, Sedef Avcı, Barış Falay, Tuncel Kurtiz, Salih Kalyon, İpek Bilgin ve Bade İşçil üstleniyor. Dizi 28 Eylül'e Show Tv'de yayında olacak.

Nefes: Yapımcılığını Süreç Film'in yönetmenliğini Ümmü Burhan'ın üstlendiği dizide ana tema yine intikam ve aşkı kapsıyor. Başlıca rolleri, Naz Elmas, Onur Saylak, Sinan Tuzcu, Uğur Polat, Jülide Kural, Engin Şenkan, Çolpan İlhan, Orhan Şimşek, Mehmetcan Mincinozlu, İpek Aykaç üstleniyorlar. Dizi Ekimde atv'de.

Bu Kalp Seni Unutur mu?: Yapımcılığını Asis Yapım'ın, yönetmenliğini Aydın Bulut'un üstlendiği dizi 1980 darbesinden başlayarak 2002'ye kadar olan önemli, siyasi ve tarihi gelişmeleri ele alıyor. Başlıca rolleri Bülent İnal, Melis Birkan, Okan Yalabık, Berrak Tüzünataç, Saygın Soysal, Hale Soygazi, Tuba Ünsal ve Salih Güney üstleniyor. Dizi ekimde Show Tv'de.

Aşk Bir Hayal: Yapımcılığını Erler Film'in, yönetmenliğini Metin Balekoğlu'nun üstlendiği dizide başlıca rolleri Nehir Erdoğan, Emre Kızılırmak, Orhan Kılıç ve Macit Sonkan üstleniyor. Dizi 25 Eylül akşamı Atv'de başlıyor.

Benim Güzel Meleğim: Yapımcılığını Asis Yapım'ın yönetmenliğini Zeynep Günay Tan'ın üstlediği dizi, bir akademisyenle bir roman kızının aşkını konu alıyor. Dizide başlıca rolleri Cansel eçin ve Tuba Büyüküstün paylaşıyor. Dizi ekim sonu gibi atv'de başlayacak.

Kasaba: Yapımcılığını Asis Yapım'ın, yönetmenliğini Cevdet Mercan'ın paylaştığı dizide başlıca rolleri Talat Bulut, Lale Yavaş, Murat Ünalmış, Nur Sürer ve Tülay Bursa paylaşıyor. Dizi çok yakında atv'de.

Hanımın Çiftliği: Kanal D'de bu hafta 3. Bölümü oynayacak dizide başlıca rolleri Mehmet Aslantuğ, Özgü Namal, Caner Cindoruk, Hakan Boyav paylaşıyor, Gold Film'in yapımcılığını Faruk Teber'in yönetmenliğini üstlendiği dizi, Orhan Kemal'in unutulmaz eserleri Vukuat Var ve Hanımın Çiftliği'nden uyarlanmış bir dönem projesi. Dizi reyting arenasına çok hızlı bir giriş yaptı.

Kış Masalı: Atv'de iki haftadır ekrana gelen dizinin yapımcılığını most productions, yönetmenliğini Gül Oğuz üstleniyor. Başılca rolleri Cemal Hünal, Duygu Yetiş, Fırat Çelik ve Suzan Aksoy'un üstlendiği dizi Bursa'da geçen bir aşk hikayesini ele alıyor.

Kül ve Ateş: Star TV'de iki haftadır ekrana gelen dizinin yapımcılığını Asis Yapım, yönetmenliğini Cemile Kırmızı Karadaş üstleniyor. Başlıca rollerini Serhat Tutumluer, Başak Köklükaya, Erkan Bektaş, Şerif Sezer, Serap Aksoy, Hakan Balamir, Mehmet Aslan ve Merve Boluğur paylaşıyor. Antakya'da geçen dizi aşk ve intikam temasıyla yoğrulmuş.

Kapalıçarşı: Atv'de gelecek hafta 28 Eylül'de başlayacak dizinin yapımcılığını TMC, yönetmenliğini Yasin Uslu üstleniyor. Başlıca rollerini Nejat İşler, Olgun Şimşek, Erkan Can, Aslı Tandoğan ve Selen Seymen'in üstlendiği dizi, Kapalıçarşı'nın büyülü atmosferinden insan, yaşam ve aşk manzaraları sunuyor.

20 Eylül 2009 Pazar

Yeni sezon tv izlenimleri 8


Yeni sezonun iddialı dizileri yavaş yavaş ekranlarda boy göstermeye başladı. Afilli tanıtım fragmanları dönüyor, yaz dizileri yavaş yavaş ekrandan çekiliyor bakalım yeni sezonda beni saran bir proje bulabilecek miyim izlemek için diye düşünüyorum.


Atv'nin yeni dizisi Nefes'in fragmanını gördüm. Yönetmen Ümmü Burhan belli ki titizlenerek çalışmış, oyuncular pek şık pek afilli kıyafetlerle falan arz-ı endam etmişler hoşuma gitti açıkçası. Dudaklarını yaya yaya konuşmasından pek hazzetmediğim, onun haricinde pek de beğenmediğim bir kusuru özelliği olmayan Naz Elmas, çelloyu düzgün tutabilmek için dersler almış, rol arkadaşlarından biri olan Orhan Şimşek de aynısını keman için yapmış. İkisi de hoş gözüküyorlardı. Ödüllü oyuncu Onur Saylak, Naz Elmas'ın partneri olacak anladığım kadarıyla ama imajını beğenmedim saçları kısayken daha hoştu sanki. Diğer oyunculardan Sinan Tuzcu'nun, fragmanda omzundan öptüğü hatun kişilik beni daha bir meraklandırdı, çok hoş bir bayan, acaba yetenekli biri mi o da diziyi izleyince ortaya çıkacak diye düşünmekteyim. İnşallah hem güzel hem yetenekli diyebileceğimiz birisidir. Sıkıldım ekranda güzel olup bomboş bakan Asi'lerden, Bihter'lerden vs... O değil de bu dizinin tutmasını artık Uğur Polat'ın şanssızlığını kırması için de istiyorum. Uzun zamadır adamın üzerine bir reyting laneti yapışmış durumda, ekrana küsecek diye tedirgin oluyorum. Sevdiğim beğendiğim bir isim çünkü. Nefes'in babasını aldatan annesinden alacağı intikam dizinin ana konusunu oluşturmakta.


Show'un yeni bombası Ezel de yanlış saymadıysam 5 farklı fragman yayınlamış. Monte Cristo Kontu'ndan esinlendiği söylenen dizide bazı sahneler Kıbrıs'taki yepyeni Kaya Artemis Otel'de çekilmiş. Bu dizi de Nefes gibi intikam temalı ama daha farklı bir intikamı ele alıyor. Cansu Dere 4. fragmanda giydiği kırmızı elbiseyle insanı her türlü günaha sokacak kadar güzel çıkmış. Kenan İmirzalıoğlu'nunsa neden bu projeye evet dediğine anlam veremedim. Rolü ziyadesiyle önceki rollerini andırmakta. Yine sevgilisini kaptırmış, intikam yemini eden ve bonus olarak intikamını yepyeni bir suratla (estetik ameliyat sayesinde) gerçekleştirecek adam rolünde. Son dönem sinemamızın en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen bir oyuncunun bu denli tekrara düşmemesi sürekli sert haşin intikam peşinde psikopat bakışlar atan adam rolüne kendini hapsetmemesi lazım. Ki, örnek vermem gerekirse kendisinden pek hazzetmesem de Kıvanç Tatlıtuğ'un daha farklı rolleri risk ala ala oynadığını ve çoğu zaman da iyi oynadığını görüyorum. Yiğit Özşener, Barış Falay'la beraber dizideki kötü adam boşluğunu dolduracak. Önceki projesinde Cemil sayesinde Yiğit Özşener baya bir kendini gösterme fırsatı bulmuştu, inişli çıkışlı iyi ile kötü arasında gidip gelen kaotik bir karakterin üzerine yeni rolünden pek bir beklentim yoktu, fragmanda 4-5 farklı repliği birbirinden bağımsız vurgu ve tonlamalarla okuyunca açıkçası beklentimi artırdı, belli ki üzerine Cemil rolünü yapıştırmamakta kararlı. Barış Falay Aliye'de Müco rolünde büyük sükse yapmıştı burada sanki daha karanlık bir karakteri oynuyor bazı tanıtımlardaki bakışlarından tırstım. Dizide Tuncel Kurtiz ve Salih Kalyon gibi iki önemli usta oyuncu da bulunmakta. Sedef Avcı'nın da yeni saç stili güzel olmuş hadi bakalım hayırlısı.


Atv'nin bir diğer yeni dizisi Kapalıçarşı'nın da tanıtımı dönüyor. Sezonun bir diğer iddialı projesi, onun hakkındaki yorumumu da izledikten sonra yapmayı planlıyorum.


Reyting arenasına pek dalmak istemiyorum, daha doğrusu yüzdelikleri aktarmak yerine genel gidişatı yorumlayacağım. Pazartesi Elveda Rumeli önceki iki sezonuna oranla ciddi bir reyting kaybı göstermiş durumda. Basamaklarda alt sıralara doğru inmeye başladı. Arka Sokaklar her zamanki reyting performansını korurken Star'ın Son Bahar'ı ilk 10'a bile giremiyor bu sezon. Star'ın yeni dizisi Kül ve Ateş'e baktım. O da konu itibarıyle ziyadesiyle Ezel'e benziyor, oyunculuklar başarılıydı reyting listesine bence iyi bir de giriş yaptı. Kapalıçarşı ve Ezel gelince dengeler ne denli değişecek göreceğiz.


Salı akşamı Küçük Kadınlar kayıpsız gidiyor, Ömre Bedel için de tuttu diyebiliriz, Papatyam bu hafta maç nedeniyle yoktu, Bir Bulut Olsam da yavaş yavaş salıya ısınmış görünüyor. Kış Masalı ikinci hafta yayınlanmayarak büyük bir risk almış durumda.


Çarşambaları Yaprak Dökümü yüzdeliklerde düşmeye başladı ama halen daha zirvedeki yerini koruyor. Atv'nin Unutulmaz'ı da karşısında hızla eriyor reytingsel anlamda.


Bu sezon ilk 3 bölümü itibarıyle geçen sezondan daha bayık seyreden Aşk-ı Memnu perşembeleri parsellemiş gözükse de Vadi'nin gelişiyle dengesi bir miktar sarsılacak diye düşünüyorum. Parmaklıklar Ardında eski formunu yakalayamadı bu sezon gidicilerden olacak gibi duruyor.


Cuma akşamı Kanal D her ne hikmetse Hanımın Çiftliği'ni vermedi. TV'de ilk kez Kabadayı filmi yayınlandı. Film AB'de 1. totalde 2. oldu. Melekler Korusun cumayı sevmiş olmalı ki AB'de 2. totalde 1. oldu. Show'un Balkan Düğünü de Cuma ikinci kuşakta iki kategoride de iki haftadır 3. sırayı alıyor. Adanalı bu hafta yayınlanmadı.


Atv 10 Bölüme ulaşan Yalancısın Sen'i, 6. Bölüme ulaşan Ey Aşk Nerdesin'i ve 5. Bölüme ulaşan Aile Saadeti'ni bitirdi. Aslında 3 dizi de çetrefilden uzak senaryolarıyla keyifli birer seyirlikti entrikadan daralan izleyiciler için ama maalesef ömürleri kısa oldu. Olan yine entrikalı çetrefilli dizilerden sıkılan izleyicilere oldu. Özellikle Yalancısın Sen için üzgünüm çünkü konu tam da gelişme safhasına gelmişti.


16 Eylül 2009 Çarşamba

Benim Annem Bir Melek'ten unutulmaz bir anektod


Ekrana geldiği ilk günden itibaren, izlemeye çalıştığım, karakterlerinin nerdeyse tamamı eğlenceli tiplerden oluşan, görev alan her oyuncunun da hakkını vererek oynadığı bir dizi. Bu sezon devam edecek mi, orası şüpheli. Geçen akşam saat 01 sularında bu dizinin tekrarına denk geldim, oradaki bir senaryo parçacığı beni yazmaya itti.


Hasıla, Sıddık'a diyor ki, "Bir bardak demli çay aile gibidir". Sonra da şöyle özetliyor durumu ben de yazana hayran kalıyorum.


Bir bardak demli çay aile gibidir. Kaynana çaydanlığın alt kısmı yani su fokurdatan kısımdır. Gelinse üst demliktir, kaynananın kaynaması, fokurdamasıyla pişer, olgunlaşır, demlenir. Damat, çay bardağıdır, hem gelin hem kaynana onu sürekli doldurup dururlar. Çocuklar, çayın şekeridir, çaya tat verirler. Görümce çay kaşığıdır, gelir sürekli karıştırır durur. Kayınpederse çayın altındaki tabaktır dökülen saçılanları toparlamaya çalışır.


Böyle bir tasvir yapabildiği için senarist Vasıf Küçükoruç'un kalemine sağlık.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Yeni sezon tv izlenimleri 7

Efendim, son zamanlarda gazeteye çarşaf çarşaf dizi tanıtımı verip reklam yapmak "moda" halini aldı. Hanımın Çiftliği bunun meyvesini afiyetle yiyince Atv Sabah grubu boş durur mu? Önce Kış Masalı'nı tam boy afiş halinde verdiler. Dün bir açtım Günaydın Ekini, Benim Güzel Meleğim dizisinin tanıtımı için dev sayfa Tuba Büyüküstün ve Cansel Elçin posteri vermiş. Öncesinde, Tuncel Kurtiz'in adı geçmişti ama kendisini Ezel tanıtımlarında gördük bol bol. Filiz Akın da oynayamayacak sanırım. Aynı Günaydın'ın son sayfasında da tam kadro Nefes dizisi ekibi yer almış. Sanırım o daha yakın bir zamanda başlayacak. Posterde, Naz Elmas, Onur Saylak, Sinan Tuzcu, Merve Altınkaya, Uğur Polat, Jülide Kural, Çolpan İlhan, Mehmetcan Mincinozlu ve Engin Şenkan'ı gördüm.

Gelelim reyting yarışına. Kavak Yelleri, en önemli karakterlerinden biri olan Efe'yi yitirmesine rağmen sezona hızlı başladı. 8.77 reyting ve 26.52 share ile 1. sırayı aldı. Var mısın Yok musun? gider ayak Show'a katkılarına devam ediyor. 6.83 reyting ve 20.11 share ile 2. olmayı başardı. Akasya Durağı 5.96 reyting ve 18.43 share ile 3. oldu. Atv bir hafta Es-Es'e ara vermenin bedelini ödedi. Son hafta zirvedeydi dizi, bu hafta 4. oldu, 5.59 reyting ve 17.42 share alarak. Star Tv'nin yazın başlayan ve haftasonuna kaydırılan dizisi Aile Reisi 7. sırada yer aldı, 3.55 reyting ve 10.95 share ile. Atv'nin bir diğer kurbanı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Aile Saadeti 11. sırada kendine yer bulmuş, 3.32 reyting ve 10.09 share ile.

Kavak Yelleri Total Grubunda da zirveyi kimselere kaptırmamış, 8.26 reyting ve 26.30 share alarak. Akasya Durağı bu kategoride Var mısın Yok musun?'la yer değiştirerek 2. olmuş. 6.83 reyting ve 21.10 share ile. Var mısın Yok musun 3. sırada yer aldı, 6.40 reyting ve 18.81 share alarak. Es-Es 4. sırayı aldı, 5.41 reyting ve 16.81 share alarak. Star'ın Aile Reisi 13. sırada kendine yer buldu, 3.24 reyting ve 9.97 share alarak, Atv'nin Aile Saadeti ise tam anlamıyla çöküş yaşadı, 2.73 reyting ve 8.75 share alarak 21. sırada yer aldı.

Pazar günü Geniş Aile coştu. Gerçi oranları pazartesi kadar yüksek değil ama gene de 1. sırayı almayı başardı. 7.66 reyting ve 21.68 share alarak. 2. sırayı da özeti alırken 3. sırada Var mısın Yok musun? yer aldı. Show Tv bu yarışma sayesinde çok para kazandı halen de kazanmaya devam ediyor. 6.86 reyting ve 18.92 share aldı. TRT'nin Stadyum'u 4.21 reyting ve 13.21 share ile 6. sırayı alırken, Atv Bir Şarkısın Sen'le de tutunamadı Pazar günü, 9. sırada yer alan yarışma 3.84 reyting ve 10.84 share aldı. Arka Sıradakiler 13. sırayı aldı, 3.35 reyting ve 9.39 share ile.

Total grubunda da Geniş Aile birinciydi, 6.96 reyting ve 20.21 share ile. Var mısın Yok musun 6.76 reyting ve 19.06 share ile 2. oldu. Arka Sıradakiler 3. sırayı alıp Fox TV'ye iyi reyting kazandırdı, 6.15 reyting ve 17.73 share ile. Atv'nin Bir Şarkısın Sen'i 8. oldu, 3.91 reyting ve 11.35 share ile. Stadyum 11. sırada yer almış 3.57 reyting ve 12.33 share ile.

Ve birkaç tespit. Bu akşam Kül ve ateş başlıyor Star'da ama haftaya bayramın ikinci günü, yayınlanmama olasılığı yüksek, ciddi bir risk demek bu da. Bir de Kış Masalı yarın yokmuş, o da ilk haftadan sonra risk almış oldu.

13 Eylül 2009 Pazar

Oyuncaklarla oynamanın dayanılmaz zevki


Gitmem gereken 100 km kadar yol, yapmam gereken bir sürü iş var. Ev kirasını vermek, faturaları ödemek, yeni ders yılında da akademik kadroda (tabii yine asistan sıfatımla) bulunabilmek için dilekçe yazıp bölüm başkanlığına iletmem lazım. Uzakta bulunan kız arkadaşıma pasaportunu yenilemesi için öğrenci belgesi alıp faxlamam lazım. Ancak aksi gibi yola çıkmadan önceki akşam hiç uykum yok. Nedeni belli, mübarek ayda oruç tutamadığım için kendimi kemirip durmuştum, 2 gün olsun tutayım dedim. Rabbim desteğini esirgemedi sorunsuz bir şekilde 2 gün orucumu tuttum. Ancak sahura kadar uyumayıp sahuru yapıp öyle uyuduğum için bünye alıştı 4'e kadar uyku tutmuyor beni. Kıvranıp durdum uyuyamadım, 5'te işe gitmek için babamı telefonunun çalar saati uyardı, tam dalar gibi olmuştum silkindim. 6'da annemin çalar saati çaldı gene uyandım, zar zor yine daldım. 8'de bu sefer iş yerinden annemin telefonuyla uyandım.


Yerimden sıçramamla ağzımdan acı bir tat gelmesi bir oldu, kusmuğumu son anda zaptettim, inşallah reflü değildir diye düşündüm. Kalktım 8'de uzun yola gideceğim ama benim oğlanın (arabamın) servisi gelmiş değil 100 km gitmek servise gidebileceğine dair derin şüphe içerisindeyim. Kız kardeşim muzip bir şekilde gülümseyip oyuncağının anahtarını uzatıyor. "Al bunu git işlerini yap yarın dön, rahat bir şekilde gider gelirsin hem" diyor. Kahvaltımı yapıp ilk Türk kahvemi yudumladıktan sonra yola koyuluyorum. Uyur gezer moddayım, afyonum patlamamış gene de sorunsuz bir şekilde gidiyorum oyuncakla, tüm işlerim de kısa zamanda bitiyor oyuncağa benzin alıp gidiyorum kirada kaldığım evime. (Tek sorun yoldayken bir kez daha ağzıma o garip akıntıdan geliyor).Annem son geldiğinde sağlam temizlik yapmış, 3G sayesinde nete balkondan bağlanmak ayrı keyif. Abur cuburla midemi doldurup gece 2 gibi yatıyorum. Kalkıyorum öğlen 1 olmuş bile saat. Hafif bir kahvaltı derken eve dönmek için oyuncağa biniyorum.


Öncesinde onun 1.5 katı uzunlukta ve ağırlıkta pick-up kullanmış birisi olarak diyorum ki, oyuncak şahane gerisi bahane. Şehir içinde en olmadık durumlardan bile beni alnımın akıyla çıkarmasını bildiği gibi, otomatik şanzımanıyla son derece konforlu, sunduğu donanımla son derce cazip, sportiflik yaratan 1.3 lt'lik motoru son derece çevik (ki yolda 120 km/s hızla giden Mercedes C Serisini solladım içindekiler de dönüp tuhaf tuhaf baktı) bir o kadar da ekonomik. 100 km'de ortalama 4.5-4.8 lt civarı yakar demişlerdi ablama aracı aldığında ama 90 km/s sabit hızla gitmek şartmış. Ben şehirçi şehirdışı karma kullandım, yer yer 130 km/s hıza ulaştım, bir kaç trafik ışığında durdum ama çok zorlamama rağmen kendisi 5 lt civarında bir yakıt tüketti. Böylece ne yaparsam yapayım 10 lt'nin altına inmeyen pick-up'tan daha bir nefret ettim.


Sözün özü Suzuki Swift, ataklığı, gürültüsüz ve titreşimsiz çalışan 1.3 lt'lik ekonomik motoru, şık tasarımı, makul fiyatıyla, otomatik viteste de yeterli performansı sunmasıyla yeni araba almak isteyenler için cazip bir seçenek. Özellikle kalabalık şehir trafiği için bire bir. Kız arabası diyenlere de kanmayın işte böyle siyahını alınca gayet de maskülen oluyor kendisi.


Sonsöz: Japonlar bu işi biliyor kardeşim. Babamın bir arkadaşı anlatmıştı. 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Japonlar ekonomilerini düzeltmek için oto üretimine başlama kararı veriyorlar. 1950 yılında Almanlarla iletişime geçip onların engin deneyimlerinden yararlanmak istiyorlar. (Herhalde Vosvos'u sormuşlardır :P) Almanlar da küçümseyici bir tavırla bunlara saç teli kalınlığında bir metal gönderip aynısından üretmelerini istiyorlar yapabiliyorlarsa tabii. Japonların yanıtı sert oluyor. Metali (evet saç teli kalınlığındaki metali) delerek geri gönderiyorlar. Bu da Almanlar'a kapak oluyor.

Yeni sezon tv izlenimleri 6

Atv Yalancısın Sen'in son bölümünü 16 Eylül Çarşamba 23.30'da yayınlayacakmış. Gecenin bir yarısı yayınlanan 10 bölümü 5 farklı gün ve zaman diliminde geçiren bir dizinin reyting yapması zaten imkansıza yakın, atv'nin de hazır bir bahanesi olacak "reytingler düştü, üzgünüz" şeklinde.

Ezel'in üçüncü tanıtımını izledim. İlk iki tanıtımı alıp farklı bir müzikle birleştirip üçüncü tanıtım olarak sürmüşler. Beğenmedim. İlk iki tanıtım birleştirilince iyiden Kurtlar Vadisi'ne benzemiş. Tabii dizi klasik bir intikam konusunu ele aldığından Vadi kadar kaotik konuları işlemediğinden benzerliklerin fragmanla sınırlı kalması kuvvetle muhtemel.

Geçtiğimiz perşembe günü Aşk-ı Memnu 40. Bölümünü yayınladı. Bölümle ilgili görüşlerimi yazmıştım zaten, reytinglerine baktım AB grubunda 17.05 reyting ve 47.62 share alarak ilk sıraya oturdu. 3. sezon garanti gibi şimdiden. Malum altın yumurtlayan tavuk kesilmez. Var mısın Yok musun? Perşembe akşamı 5. sırayı almış. 4.39 reyting ve 12.09 share ile. Atv'nin Ey Aşk Nerdesin'i beşinci bölümüyle AB grubunda 6. olmuş. 3.82 reyting ve 12.44 share ile. Gene Atv'de 3. sezona sarkan Parmaklıklar Ardında 3.74 reyting ve 10.71 share ile 7. sırayı almış. Bir zamanlar Kurtlar Vadisi'ne kök söktürmüştü hey gidi hey. Gerçi bu reytingler atv'ye fazla ya. Hadi neyse.

Total grubunda da Aşk-ı Memnu günü ilk sırada tamamlamış 12.92 reyting ve 39.22 share ile. Var mısın Yok musun? 3. sırayı almış, 4.86 reyting ve 14.45 share ile. AB'de düşük seyreden Parmaklıklar Ardında bu grupta toparlanmış, 4. sırada kendine yer bulmuş 4.49 reyting ve 14.03 share alarak. Ey Aşk Nerdesin total grubunda daha düşk seyretmiş 13. sırayı almış 3.08 reyting ve 11.17 share ile.

Cuma günü Hanımın Çiftliği 2. Bölümüyle de ilk sırayı almış. 12.22 reyting ve 32.75 share almış. Konunun daha da ilerlemesiyle beraber bu oranların artacağını düşünüyorum. Show cuma günleri uzun zaman aradan sonra ciddi anlamda reyting kazanmaya başladı. Melekler Korusun 7.82 reyting ve 22.09 share ile AB grubunu 2. sırada tamamladı. Show'un yeni dizisi Balkan Düğünü de hızlı bir giriş yaptı. 7.14 reyting ve 21.08 share ile 3. sırada yer aldı. Atv'nin geçen yıl reytinglerde coşan köpüren Adanalı dizisi ancak 4. sırayı alabilmiş. 6.56 reyting ve 18.08 share ile. Kanal D'nin uzun zamandır devam eden Haneler projesi de 4.19 reyting ve 14.65 share ile 7. olmuş.

Total grubunda da Hanımın Çiftliği zirvedeydi. 9.24 reyting ve 26.18 share ile. Adanalı totalde Melekler Korusun'la yer değiştirip 2. sırayı kaptı. 9.15 reyting ve 26.30 share aldı. Balkan Düğünü bu kategoride de 3. sırayı aldı. 5.72 reyting ve 18.35 share ile. Melekler Korusun bu kategoride 4. olmuş. 5.22 reyting ve 15.22 share alarak. Haneler de 3.42 reyting ve 13.90 share ile 11. sırayı almış.

11 Eylül 2009 Cuma

Ağlarken içim, güldü gözlerim... Bir günah gibi gizledim seni.


Aşk-ı Memnu'da nihayet Pandorra'nın Kutusu açıldı. Sezonun ikinci bölümünün sonunda nihayet Bihter & Behlül'ün seradaki fantazilerini gören kişinin Beşir olduğu netleşti. Zaten Firdevs ve Matmazel ile yanıltmaca yapmaya çalışan senaristler fazladan da iki bölüm kazanmış oldular.


Aşk-ı Memnu tek mekanda geçen, entrikalarıyla bayan vasat bir dizi aslında. Vasat bir senaryo ve vasatın az üstü seyreden oyunculukları cofcoflu bir atmosfere tıkarak, güzel müzikler ve kadınların güzelliği erkeklerin yakışıklılığı ile yoğurarak önümüze getiriyor. İki bölüm boyunca kayda değer tek gelişme, laz uşağun gelüp Nesrün'ü Ednan Peyden istemesuydu.


Genelde izleyiciler Beren Saat'i beğenmese de ilk sezonun sonlarından itibaren ve yeni sezonda da Kıvanç Tatlıtuğ bana ondan vasat gelmeye başladı. Ziyadesiyle köpürtüyor oyunculuğunu ki iyi oyunculuk abartılı oynamak değildir, olmamalıdır. İlk sezonki performansını daha iyi bulmuştum sanırım giderek o da sıkılmaya başladı. Beren Saat'in çizgisi ise bence daha iyiye gidiyor.


Aşk-ı Memnu'nun yeni sezondaki en güzel yanı, bölüm finallerinde çalan sözleri sevgili Fikret Şeneş'e ait, Ajda Pekkan & Toygar Işıklı düeti. Süperstar Ajda'ya Toygar'ın kadife sesi cuk oturmuş. Ağlarken içim, güldü gözlerim... Bir günah gibi gizledim seni... Yasak aşkı konu alan diziye de böyle bir şarkı yakışırdı.

Yeni sezon tv izlenimleri 5


Öncelikle son duyumları ve izlenimleri paylaşayım.


Atv 16 Eylül 2009 çarşamba akşamı Yalancısın Sen'in 10. ve son bölümünü yayınlayacakmış. Açıkçası üzüldüm. Ekranda senaryosu çetrefile dayanmayan temiz işlerden biriydi, yazık oldu.


Akasya Durağı'na Ayça İnci, Erol Günaydın, Şeyla Halis ve Ümit Yesin dahil olmuşlar. Yeni bir diziye başlayıp risk almaktansa tutan bir işe başlamak daha makul geldi kanımca.


Kavak Yelleri bu cumartesi 3. sezonuna merhaba diyor. Dağhan Külegeç ayrılmıştı yerine Sarp Apak gelmiş. Ayrıca 3 yıllık bir zaman atlaması olacakmış Efe'nin ölümünden sonra.


Gelelim reyting yorumlarına.


Salı akşamı Küçük Kadınlar AB grubunda ilk sırayı almış. 7.18 reyting ve 20.83 share ile. Var mısın Yok musun? Show'un yüzünü güldürmeye devam ediyor. 6.16 reyting ve 16.94 share ile ikinci sırayı aldı. Star'ın Papatyam'ı da kanalın yüzünü güldürmeye devam ediyor. Dizi 6 reyting ve 17.28 share ile üçüncü sırayı kapmış. Bir Bulut Olsam, yeni dizi Kış Masalı karşısında kaybetmiş bir miktar. Kanal D 5.11 reyting ve 15.36 share alan bu diziye ne kadar tahammül edecek izleyip göreceğiz. Dördüncü olmuş dizi. Atv'nin yeni dizisi Kış Masalı 7. sırada kendine yer bulmuş. 4.36 reyting ve 12.23 share ile. Fox Tv pazartesi atağıyla beni şaşırtmıştı. Yeni dizisi Ömre Bedel kızın tecavüzcüsüne aşık olması gibi iğrenç bir konuyu ele alsa da, reytingi kanalın yüzünü güldürüyor. Günü 10. sırada tamamlayan dizi, 3.66 reyting ve 10.73 share almış.


Salı akşamı total grubunda da şampiyon Küçük Kadınlar'dı. 8.01 reyting ve 24.21 share aldı. Var mısın Yok musun? bu kategoride de ikinci sıradaydı. 6.26 reyting ve 18.27 share ile. Papatyam bu kategoride de üçüncüydü. 4.94 reyting ve 14.88 share almış. Bir Bulut Olsam total grubunu da dördüncü sırada tamamladı. 4.91 reyting ve 16.16 share ile. Atv'nin yeni dizisi Kış Masalı totalde altıncı sırada günü tamamlamayı başardı. 4.55 reyting ve 13.74 share aldı. AB'ye göre hem sıralaması hem oranı daha iyi. Fox'un Ömre Bedel dizisi de, 12. sırada kendine 3.44 reyting ve 10.50 share alarak yer buldu.


Çarşamba akşamı Türkiye Bosna Hersek milli maçını yayınlayan Fox Tv adeta deprem yarattı. Milli Maç 18.44 reyting ve 47.18 share ile ilk sırada yer aldı. Yaprak Dökümü uzun bir aradan sonra o da maç sebebiyle ikinci sıraya düştü, 12.48 reyting ve 34.26 share alarak. Maçtan ziyadesiyle etkilenen bir diğer dizi de atv'nin Unutulmaz'ı oldu. Zaten gıcık oluyordum diziye 13. sıraya düşmesine üzülmedim. 2.78 reyting ve 7.75 share almış. Var mısın Yok musun da 14. sırada kendine yer bulabildi. 2.77 reyting ve 7.00 share ile.


Total grubunda da en fazla milli maç izlendi. 16.83 reyting ve 45.47 share ile. Yaprak Dökümü 10.75 reyting ve 30.28 share ile ikinci sırayı aldı. Unutulmaz, 11. sırada 3.22 reyting ve 9.14 share ile kendine yer bulurken Var mısın Yok musun? 2.99 reyting ve 7.93 share ile 13. sırada yer almış.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Ve Kış Masalı


Bu da bu geceki son yazım ;) Yönetmen Gül Oğuz, amatör izleyici gözüyle söylüyorum bence iyi bir yönetmen. Mardin'de geçen Sıla dizisinin ilk 6 bölümünü izlemiştim, beni Mardin'e hayran bırakmıştı yaptığı güzel çekimlerle. Sezen Aksu'nun Beşik şarkısının klibi de bence en başarılı yerli şarkı kliplerinden birisidir ki kendisi çekmiştir. Kış Masalı'nda mekan olarak seçtiği Bursa'daki ismini bilmediğim köye, o muhteşem coğrafyaya bayıldım. İnsana gel burda yaşa dedirtecek kadar güzeldi. Benim gözümü tırmalayansa atv'nin logosunu aratmayacak turunculuktaki çekim ışığıydı. Pek çok sahnede oyuncuların çoğunun yüzünde yeni tüp patlamış gibi bir izlenim yaratıyor.


Senaryoda göz tırmalayan pek bir detay yakalayamadım. Sıkıcı ya da bayık değildi ilk bölüm. Zaten Mahinur Ergun da tıpkı Meral Okay gibi, marka olmuş bir senarist. Olayların gelişim hızında ve repliklerde başarılı bulsam da konuyu sevdim diyemeyeceğim. Ali Murat karakterinin evli olduğunu Esmer'den saklaması, evli olduğunu saklayarak kızla ilişki yaşaması, eşine ve göremediğimiz kızlarına karşı duyarsızlığı can sıkan cinstendi. Öykü gelişimini de biliyorum, Esmer hamile kalıp doğum yapınca oğlunu ondan alacak. Bu tarz bir aşk hikayesi beni cezbetmedi. Zaten Marimar adlı çocukluğumun pembe dizisini de çağrıştırıyor fazlasıyla.


Gelelim oyunculara, Suzan Aksoy hariç kadroda hayranı olduğum bir oyuncu yok, kendisi emektar yenge tiplemesinde son derece başarılıydı. Duygu Yetiş de başarılıydı bence, hem kilo vermiş hem de farklı bir rol oynayarak aldığı riskin altından kalkabilmiş. Cemal Hünal'ın o peruk hissi veren saçlarına el atmışlar iyi olmuş. Asi'de ne dediğini anlamazdım, artık yavaş konuşuyor, ama hala vurgusuz hala duygusuz. Çıplak hali de M.Akif Alakurt'unki kadar iş yapmaz, Gül Oğuz'a duyrulur. Erdem Akakçe'yi de çok beğendim ilk bölümde yazık ki konuk oyuncuymuş. Dış ses olarak olaylara Kenan Işık yorum katmış güzel de olmuş. Yurtdışından ithal jönümüz Fırat Çelik'se bence bariz ofsayt. En fazla gözümü o tırmaladı.


Son olarak dizinin jenerik müziğini hayli cansız buldum. Sezen Aksu'dan Kış Masalı çalabilirdi ki çok da uyuyor öyküye.

Sümüklü Kadınlar


Bu aralar bir yazı hevesidir bende almış başını gidiyor. Arşivime bakıyorum, Haziran sonunda kurduğum bu blogta, Haziran'da 3, Temmuz'da 6, Ağustos'ta 6 yazı yazmışım, Eylül'de bir bereketlenme yaşıyorum daha ilk haftası yeni bitti Eylül'ün. Bu 7. yazım olacak.


Özge Borak Şakrak, sevdiğim ve başarılı bulduğum bir oyuncu onun hatrına 2 haftadır Küçük Kadınlar'ı izliyorum. Senarist ona, gayet delikanlı, güçlü, zorluklarla mücadelesinden galip çıkmayı başarmış, adalete inanan ve hakkını her ne pahasına olursa olsun arayan bir tipleme yazmış o da bana göre hakkını vere vere oynuyor. Zırlaklığın tavan yaptığı bu dizide sadece onun sahneleri biraz pozitiflik aşılıyor bana. Dizideki diğer kızlarsa sürekli acılar, çaresizlikler, umutsuzluklar kıskacında gözyaşı döküp duruyorlar. Elbette ki yaşananlar kolay değil, anne ve babayı aynı günde yitirmek, başlarından geçen hapse düşme, tecavüz ve en büyük ablanın ani ölümü gibi ağır olaylar mevcut. Ancak bu bölüm öğreniyoruz ki, Özge Borak'ın oynadığı Eylül karakteri de yetimhanede büyümüş, bir yandan catering şirketinde çalışıyor bir yandan da hukuk okuyor. Tuttuğunu koparan, mücadeleyi bırakmayan, hakkını sonuna kadar arayan biri olmuş sonunda ama. Aslında dizideki etkinliği artsa öteki kızların hayatına da pozitif etkileri olacak (ki ev sahibi onları atmaya çalışırken, kontratı hatırlatıp ev sahibinden hesap sormuştu) ama senarist onu şimdilik kısıtlı tutuyor gördüğüm kadarıyla, diğer karakterlerin hayatındaki olumsuzluklar biterse dizi de biter diye düşünüyor olmalı. Fragmanı görünce daha beter sinirim zıpladı. Hande Soral'ın canlandırdığı Armağan'ın üzerine 3 serseri çullanmak üzere fragmanın son karelerinde. Daha önceden Yeliz, eniştesi tarafından istismar edilmiş, rahmetli Elif de formalite icabı evlilik yaptığı Timuçin tarafından tecavüze uğramıştı. Armi de tecavüze uğrarsa yuh derim senariste, geriye 4 numara Bilge ve 5 numara Cansu kalıyor ki ikisi de çocuk sayılır. Cansu bu bölümde mahkeme tarafından yetiştirme yurduna verildi çok acıklıydı o sahneler yine. Annem bu diziye Sümüklü Kadınlar diyor sürekli ağladıkları için, onları da kurtarsa kurtarsa Eylül kurtarır diyor ;) Böyle işte...

Rüyaların bizlere ilettikleri

Öncelikle sevgili ranini sağ olsun, bloguma nasıl resim ekleyeceğimi gösterdi, sayesinde güzel bir resim koyduk günbatımı günün en sevdiğim zamanıdır. Yeşil arka fonla beraber günbatımının kızıla çalan turuncu ve sarıları güzel de bir kontrast oluşturmuş.

Gelelim konumuza, dün sabaha karşı bir rüya gördüm sabaha karşı dediğime bakmayın, öğlen uyandığımdan uyanmama yakın bir zamanda gördüm rüyamı. Rüyama geçmeden önce anlatmak istediklerim var rüyayla bağlantılı önce onları yazacağım. Geçtiğimiz temmuz ayında ev sahibi kardeşimle kirada oturduğumuz evini yıkıp yerine apartman yapacağını söyleyince bizler de doğal olarak ev aramaya başlamıştık. Kızkardeşimle beraber onun bir arkadaşı da bize ev ararken yardım ediyordu. Çalıştığım üniversiteye yakın bir bölgeye bakalım dedik. Baktığımız bölge çoğunlukla öğrencilerin ikamet ettiği, şehir içinde ancak şehirden çok köye benzeyen bir bölgeydi. Yarı gelişmiş diyebileceğimiz bu bölgede çoğunlukla 3 katlı ve eski apartmanlar mevcut. Etrafta istenmeyecek kadar okaliptüs ağacı bulnuyor. Hatta küçük çapta bir okaliptüs ormanı var diyebiliriz. Arabayla biraz dolaştıktan sonra, kiralık ilanı olan evleri tespit edip arayıp fiyatları ödeme koşullarını ev özelliklerini sorgulamaya başladık. Bu bölgede bulunan göletten ve de ağaçlardan ötürü aşırı derecede sivrisinek mevcut ve bazı ara sokaklarında gece lambaları yanmadığı için geceleri korkutucu olabiliyor. Bu bölgedeki makul fiyata daire kiralayan bir apartmanın adını biliyordum önceden. 2000-2001 eğitim öğretim yılında 2 tanıdık arkadaşım bu apartmanda kalmışlardı. 2004-2005 eğitim öğretim yılında da bu sefer de liseden tanıdığım bir arkadaşım aynı katta fakat farklı bir dairede kirada kalmıştı. Apartman sahibinin makul fiyata daire kiraladığını da bu arkadaşlarımdan duymuştum. Kiralık ev bakarken sonunda bu apartmanın olduğu sokağa geldim.

Apartman nerden baksan 15 yıllık var. Aslında pek eski sayılmaz ama aile oturmadığı sürekli işçilere, zencilere, öğrencilere falan kiralandığı için bakımsız görünüyor dışardan. 3 katlı apartman kolonların üzerinde inşaa edilmiş, her katta aynı büyüklükte 4 daire mevcut yani apartmanda toplam 12 daire var. Bir de bodruma inen merdivenleri gördüm, çünkü giriş kapısı zaten açıktı. Apartmanın civarında bir kaç yarım inşaat halinde bina mevcut sonrasında da zaten orman başlıyor. Arabadan indim, apartmanın önünde elimde cep telefonum duruyorum, arkadan ablamın arkadaşı itiraz ediyor sürekli, neden o apartmanın orda durdun diye bağırıp duruyor ama aldırmıyorum. Nerden baksan 3-4 dairesi boş, çünkü camlarında kiralık ilanları mevcut. İlandaki numarayı tuşluyorum. Giriş katı bana ziyadesiyle güvenliksiz geliyor, karşı tarafın açmasını beklerken. Çünkü panjur yok camlarda perdeleri muhtemelen önceki kiracılar ganimetlemiş. İnsan rahat rahat giyinip soyunamaz bile diye düşünürken telefona bir bayan çıkıveriyor. İlanı gördüğümü ev baktığımı falan anlatıyorum, bana dairelerden söz ediyor, işte 2 yatak odası açık plan mutfak ve salon bir de banyo tuvalet mevcutmuş yani ziyadesiyle 2+1 kutu kadar öğrenci evi. Zaten bu kısmı arkadaşlarımdan bildiğimden aylık kira ücretini soruyorum. (İçsesim devreye giriyor bu arada, tutsam tutsam orta katta veya onun bir üstü olan en üst katta bir daire tutarım diyorum). Kadın aylık kira ücretini söylüyor, hakikaten de makul bir ücret. Ancak devamında kadın bir yıllık kira ücretini peşin aldıklarını, taksitlendirme yapmadıklarını, bir aylık kira ücreti kadar da depozito aldıklarını söyleyince işin rengi değişiyor çünkü bir yıllık kirayı peşin verecek kadar param yok, teşekkür edip telefonu kapatıp arabama yürüyorum.

Direksiyona geçtiğimde arkadaşıma neden bu kadar mızmızlandığını soruyorum, arkadaşım da apartmanda çoğunlukla ülkeye kaçak giriş yapan işçilerin, sık sık "ot partisi" düzenleyen zencilerin (ırk ayrımı yapmıyorum ama bizim üniversiteye gelen zencilerin çok önemli bir kısmı ot bağımlısı gözbebeklerinden bile anlamak mümkün) kaldığını, polisin sık sık buraya baskın düzenlediğini söyledi. Zaten elemiştim apartmanı daha bir tedirgin olup çok daha merkezi bir yerde (ama okula daha uzak) ikamet edenlerin tamamının ailelerden oluştuğu temiz bir daire tutup yerleşiyoruz. Bu macerayı da silip atıyorum kafamdan.

Bundan yaklaşık 7 hafta sonra, yani bu sabah rüyamda apartmanı görüyorum. Tam önündeyim yine, silkinip uyanıyorum. Vakit kalkmak için erken yeniden uykuya dalıyorum. Rüyam ilginç bir şekilde kaldığı yerden devam ediyor. Bu sefer orta katta bir dairedeyim, apartman son derece pis daireler bakımsız, ben bu daireyi tutmuşum, annem kardeşim ve ben habire temizlik yapıyoruz. Çamaşır suyu ile falan her yeri siliyoruz hijyenik bir hale getirmek için. Gene silkinip uyanıyorum. Sonra kalkmak gelmiyor içimden geri yatağa uzanıyorum. Rüyam da kaldığı yerden devam ediyor. Bu sefer balkon kapısını açıyorum balkona çıkmam gerekirken kapı boşluğa açılıyor rüyamda. Bir adım daha atarsam boşluğa düşeceğim ve rüyamda boşluk, reeldekinin belki de 10 katı kadar fazla. Bu sefer yeter be diye söylenip hayırdır inşallah diyerek uyanıyorum. Gün içinde uyur gezer moddayım, nette takılmakla geçiyor günüm.

Bu rüyayı görmem tesadüf değilmiş, akşam Küçük Kadınlar'a ve Kış Masalı'nın ilk bölümüne şöyle bir baktıktan sonra ve misafirlerimiz de gittikten sonra nete girip arama motorunun birine apartmanın adını yazıyorum. İlk sırada bir gazete haberi karşılıyor beni. Nisan ayındaki ani bir baskında, bu apartmanda 7 numaralı dairede kalan iki kadın, 50 TL karşılığı fuhuş yaptıkları için polis tarafından tutuklanmışlar. Çıkarıldıkları mahkeme de bunları bir ay hapis cezasına çarptırmış. İşin en ilginç yanı ise bir zamanlar bu 7 numaralı dairede iki arkadaşım kiracı olarak kalmışlardı bundan taa 7-8 yıl kadar önce. İkisi de evlenip barklandılar acaba haberi okumuşlar mıdır diye merak ettim birden. İşin bir diğer ilginç tarafı rüyamda kendimi gördüğüm daire de bu 7 numaralı daire gibi orta kattaydı, hatta onun balkonunun baktığı tarafa bakıyordum rüyamda. Gazetenin haberi verdiği tarih de 7 Nisan, hatun kişiler 6 Nisan'da ceza alıp hapse düşmüşler. Ve ben bu rüyayı da apartmanın oraya gittiğimden tam 7 hafta sonra görüyorum, hayırdır inşallah.

Bonus olarak aklıma takılan soru ise şu, Apartman sahibi benden bir yıllık kirayı peşin istemişti, 50 TL'ye fuhuş yapacak kadar zor durumdaki iki kadın bir yıllık peşin kirayı onlara nasıl verip evi tuttu? (Kaldı ki, içlerinden birisi 10 yıldır ülkede kaçak olarak yaşayan değil çalışma izni, ülkede yaşadığı bilinmeyen biriymiş, bir diğeri de olaydan sadece bir ay önce ülkeye turist olarak girmiş). Neyse ne işte canım, herşeyin tesadüf olmadığını bir kez daha kavradım işte.

8 Eylül 2009 Salı

Yeni sezon tv izlenimleri 4

Pazartesi akşamı tv'de tam bir kaos yaşanacağını sezmiştim. Nitekim reyting sonuçları da beni yanıltmadı. Atv'nin 3. sezonuna adım atan dizisi Elveda Rumeli, AB grubunda 7.72 reyting ve 23.17 share ile ilk sıraya kuruldu. Kanal D'nin 4. sezona sarkan ve baygınlık getiren Arka Sokaklar dizisi de 7.31 reyting ve 20.90 share ile ikinci sırayı aldı. Show TV bayrama kadar Var mısın Yok musun'u sürdürmeye kararlı gözüküyor, yarışma 5.69 reyting ve 15.44 share ile üçüncü sırayı aldı. Fox Tv kendisinden beklenmeyen bir atakla, Kung Fu Panda'yı yayınladı, bu güzel animasyon filmi de kanalın yüzünü güldürmeyi başardı. Fox Tv bu yıl iddialı olabilecek mi kendi adıma iddialı olmasını istiyorum, bunu tabii ki zaman gösterecek. Kung Fu Panda 4.28 reyting ve de 13.17 share ile yedinci sırayı aldı. Son Bahar'ın reklam aralarında baktığım kadarıyla filmdeki engereki Deniz Çakır seslendirmiş, çok da şirin bir seslendirme performansı çıkarmış. Star TV'nin 2. sezona merhaba diyen Son Bahar'ı, 40. Bölümüyle düşük bir reyting aldı, 3.94 reyting ve 11.93 share ile onuncu sırada kendine yer bulabildi. Geçen yıla göre reytinglerde ciddi bir gerileme söz konusu, dizifilm.com üyelerinin kehaneti doğru çıkmış oldu bu sayede.

Total grubuna gelince, Arka Sokaklar 8.87 reytingle ve 27.89 share ile ilk sırada yer aldı. Var mısın Yok musun 6.20 reyting ve 18.45 share ile ikinci sırayı aldı. AB'nin şampiyonu Elveda Rumeli 5.89 reyting ve 19.43 share ile üçüncü sırayı aldı. Fox Tv Kung Fu Panda ile AB grubundaki kadar parlak bir sonuç alamasa da 3.20 reyting ve 10.75 share ile onüçüncü sıraya yerleşti. Star Tv'nin Son Bahar'ı total grubunda 3.08 reyting ve 10.24 share ile onaltıncı sırada kendine yer buldu.

Önümüzdeki haftalarda bu rekabet iyiden kızışacağa benziyor. 3 iddialı dizi pazartesi prime time kuşağına eklenecek.

Bunlardan ilki Star Tv'de ekrana gelecek bir Tomris Giritlioğlu projesi, Kül ve Ateş. Başlıca rollerini Serhat Tutumluer, Başak Köklükaya, Serap Aksoy, Hakan Balamir, Şerif Sezer, Erkan Bektaş ve Salih Güney paylaşıyor. 14 Eylül Pazartesi 22.15'te yayında olacak.

İkinci dizi ise Show Tv'de ekrana gelecek bir Ay Yapım projesi, intikam temalı Ezel. Başlıca rollerini Kenan İmirzalıoğlu, Cansu Dere, Yiğit Özşener, Sedef Avcı, Barış Falay, Tuncel Kurtiz, Salih Kalyon ve Bade İşçil paylaşıyor. Sezonun en iddialı yapımlarından biri olan Ezel'i Uluç Bayraktar yönetecek. 28 Eylül Pazartesi 20'de ekranda olacak.

Üçüncü dizi ise ATV'de ekrana gelecek bir TMC dizisi, Kapalıçarşı. Gaye Boralıoğlu ve Neşe Şen ikilisinin yazdığı dizide başlıca rolleri, Erkan Can, Nejat İşler, Olgun Şimşek, Aslı Tandoğan, Mert Fırat ve Selen Seyven üstleniyor. Dizi 28 Eylül Pazartesi 22.15'te yayında olacak.

Yeni dizilerin gelmesi ile rekabet iyiden kızışacak, hadi bakalım kolay gelsin.

7 Eylül 2009 Pazartesi

Son Bahar


Aslında bu dizinin izleyicisi, takipçisi falan değildim. Dizifilm.com'culardan öğrendiğim kadarıyla konuyu biliyordum tabii az biraz da karakterleri. Tabii zamanında ranini'nin de bloğunda bol bol okumuştum dizi hakkında. Bu akşam kanallar arası gezerken ve sıkıntıdan da patlamak üzereyken jeneriğine denk geldim. Hah dedim otur izle, kendi kendime. Yönetmeni değişmiş, Adnan Güler yönetiyormuş. Yapımcı Faruk Turgut'la önceden de çalışmışlar, Büyük Yalan ve Vazgeç Gönlüm dizilerini de yönetmiş. Senarist Mahinur Ergun da önceden Haziran Gecesi'ni yazmıştı Gold Film için.


Senaryoda bir kaç pürüz hemen dikkatimi çekti ama bunu yazmadan önce, sezon finalindeki gelinkli Nursel'in Galip ve Sabiha'ya şarjör boşalttığı sahneyi yazmak istiyorum. Belki de yönetmen çok çabalamış emek sarfetmiştir ama ben hayatımda bu kadar yapay bir silahlı saldırı sahnesi gördüğümü daha anımsamıyorum. Bana çok yapay ve kolpa geldi. Bu konularda teknik anlamda bir bilgim yok, sıradan bir izleyici olarak bana hiç geçmediğini söylemem lazım. Ayrıca o sahnede, herkes bebeğe siper olmuşken, bebeğin eline kurşun nasıl isabet etti anlayamadım.


Senaryoda en tuhafıma giden detay bebek Kerem'in 1. doğumgünü için Galip Pazar günü diyordu, hatta pazar olan yemeği Cumartesine aldırmıştı, ancak yeni sözlü çift doğumgününün cumartesi olduğunu söyledi, böyle de bir mantık hatası yakaladım.


Oyunculara gelince, Erkan Petekkaya'ya özel bir ilgim, hayranlığım yok, yeni saç kesimini beğendiğimi belirtmeliyim. Ancak kariyer anlamında çok ciddi hatalar yaptığını düşünüyorum, Serseri ve Köpek'teki iki farklı karakterin üstüne Beyaz Gelincik'teki Ömer Aslanbaş üçüncü farklı karakter olması nedeniyle güzel bir farklılık katmıştı, ancak sonrasında Sessiz Fırtına ve Son Bahar'da da hep aynı tiplemeyi oynamaya başladı yani 2005'ten beridir aynı kalıbın içine sıkıştı. Genel anlamda zayıf bir fiziğe sahip olmasına rağmen ayva göbeğine sahip, havuzda yüzdüğü sahnelerde yönetmen bu göbeği çekmesin diye ona tuhaf hareketler dalışlar yaptırdı durdu.


Ayça Varlıer, Binbir Gece'nin Şehrazat'ına benzer bir tipleme çiziyor ama kesinlikle Bergüzar Korel'den daha iyi çiziyor bu tiplemeyi genel anlamda başarılı. Taa Kurşun Yarası'ndan beri bildiğim ve sevdiğim Ahmet Mümtaz Taylan da başarılıydı her zamanki gibi, ah biraz da zayıflasa. Çocukluğumda Baba Evi'nin Bilge'siydi, Sevinç Erbulak, o da artık orta yaşa yelken açmış. Yıllar sonra onu görmek de güzel bir moral oldu bana. Dizinin yeni transferleri son olarak Annem dizisinden anımsadığımız, Seda Akman ve Gold Film'in bir diğer dizisi Şöhret'ten anımsayacağımız Atilla Saral. Atilla Saral'a Erkan Petekkaya ile olan sahnelerinde hayran kaldım. Netten doğum tarihine baktım her iki oyuncunun da, Atilla Saral tam 43 yaşında, Erkan Petekkaya ise 36 yaşında. Ancak Atilla Saral halen taş gibi, Erkan Bey ise kendisini salmış durumda, yeminle Atilla Saral'dan daha büyük gösteriyor.


Senaryo ve gidişatla alakalı fazla ahkam kesemeyeceğim ama son derece ağır tempolu bir bölümdü onu ben de fark ettim. Dizifilm.com'cular ise çok ağır ve sıkıcı bulmuşlar hatta reytingin düşeceğine de emin gibiler. Hadi bakalım hayırlısı.

Yeni sezon tv izlenimleri 3

Beklenen oldu. Hanımın Çiftliği gümbür gümbür yapılan tanıtımın da faydasını gördü, 11 reyting 36 share aldı ilk gününde. Dizi totalde de günü zirvede tamamladı. Melekler Korusun haliyle geriye düştü reyting kaybetti. AB'de 2. totalde ise 3. sırada yer aldı. Atv'nin meşhur Adanalı'sı bu hafta dengeleri değiştirebilecek mi izleyip göreceğiz. Cumartesi'yi milli maçla ATV götürdü, Kanal D'nin Akasya Durağı da 3. sıradan başladı reyting savaşına. Pazar günü ise tam bir kaos yaşandı. Kanal D'nin Geniş Aile'si günü zirvede tamamladı her iki kategoride de. AB grubunda Show'un Var mısın Yok musun'u 2. sırayı alırken, Fox'un 3. sezona ulaşan Arka Sıradakiler dizisi 12. sırada yer aldı. Yazın izlediğim tek dizi olan Yalancısın Sen maalesef pazar günü tutunamadı AB grubunda 19. sırayı aldı. Üzüldüm çünkü dün akşam yayınlanan 9. bölümü en güzel bölümüydü. Total grubunda, Geniş Aile ilk sırada, Var mısın Yok musun ikinci sırada yer aldılar, Arka Sıradakiler 3. sırada kendine yer bulurken, Yalancısın Sen maalesef bu kategoride de 21. sırada kendine yer bulabildi.

İlk haftanın sonunda rahatlıkla diyebilirim ki, dizi Kanal D'de izlenir.

Gelelim son dedikodulara.

Uyan Sevgili'nin adı bir kez daha Bu Kalp Seni Unutur mu? şeklinde değiştirilmiş. Dizide oynaması netleşen isimler, Bülent İnal, Melis Birkan, Okan Yalabık, Berrak Tüzünataç, Salih Güney ve Hale Soygazi oldu. Aydın Bulut yönetecek dizi İstanbul Anadolu Yakası'nda çekilecek. Diziyle ilgili bir diğer ilginç not ise 2002'den sonrasını anlat(a)mayacak olması. Sebep malum zaten.

Atv Es-Es ve Aile Saadeti'ni bir hafta yayınlamadı, Es-Es bu cumartesi 20'de, Aile Saadeti ise 22'de yayınlanacak.

4 Eylül 2009 Cuma

Yeni sezon tv izlenimleri 2

Daha önceden herhangi bir reyting sonucunu baz almadan ilk iki güne dair izlenimlerimi yazmıştım. Sonra reytinglere göre de değerlendirmem gerektiğini düşünüp ilk 4 günü topyekün değerlendirme kararı aldım.

Yeni sezon heyecanı tüm kanallarda başlaya dursun, Kanal D pazartesi yayınladığı gün birincisi dizisi Geniş Aile'yi pazara kaydırmış. Atv'nin bence yaz ekranındaki en iyi projesi Yalancısın Sen de pazara kaydırılmış. Pazartesi yayınlandığı zaman AB'de genellikle 9. totalde 6. oluyordu. Pazara gönderilmesi mantıklı çünkü sıralamadaki yeri fena olmasa da izlenme oranları düşüktü. Gelecek haftalarda pazartesi başlayacak rekabetin korkunçluğunu düşünürsek gün değişimleri mantıklı. Salı günü Küçük Kadınlar her iki kategoride de birinci çıkmayı başarmış. Bir Bulut Olsam'a salı günü yaramış. AB'de ikinci sırayı alan dizi totalde de üçüncü olmuş. Engin Altan Düzyatan'ı oyuncu olarak beğendiğimden ve Melisa Sözen'le çok yakıştırdığımdan bu dizinin de sürmesini istiyorum. Ancak sevgili senarist Meral Okay'ın Mustafa bağımlılığı ve Dr. Serdar dururken Mustafa'ya bu denli eğilmesi itici gelmeye başladı. Ben sürekli izleyemesem de annemin Mustafa'ya salladığı küfürlerden izlemeye pek de hevesli olmadığı aşikar :) Starın Papatyam dizisi de yeni sezona iyi başlamış. AB'de 4. totalde 5. olmuş. Ztar Tv bu reytingi öpsün de başına koysun bence. Fox'un tecavüzcüme de aşık olurum töreye de karşı gelirim sına neeee? temalı yeni dizisi Ömre Bedel ilk hafta AB'de 13. totalde 6. olmuştu. Bu hafta AB'de 18. totalde 13. sırayı almış.

Çarşamba akşamı Yaprak Dökümü silip süpürmüş. 52 share gibi bir rekora ulaşmış AB grubunda. Ferhunde'nin jokerliği eşliğinde bu dizi daha yıllarca sürecek gibi duruyor. Deniz Çakır'ı nihayet şık giydirmeyi, saçını başını belli bir özene sokmayı başarmışlar. Tabii ki dizi total grubunda da uçmuş. Ama fragmanı hazırlayanı tebrik etmem lazım. Ferhunde'nin pek sevilmediği toplumumuzda cin fikirli fragman hazırlayıcısı onun yediği tokadı fragmana koyarken yeni kocası Mithat'ın Şevket'i pataklamasını diziye saklamış :) Şevket'in yediği dayakla yüreğime serin sular serpilirken üçüncü sırayı atv'nin dram dizisi Unutulmaz almış. Her iki grupta da dizi üçüncü olmuş ama oranlarda ciddi bir kayıp yaşayarak.

Perşembe akşamı da geleneğimi bozmadım, Aşk-ı Memnu'yu oturdum izledim. Rtük'ün öpüşme sevişme sahnelerindeki uyarısı işe yaramış olmalı ki Bihter ve Behlül'ün ilk halvetini veremediler sadece olay sonrası teknede sarılma giyinme faslı verildi. Kıvanç Tatlıtuğ domates çorbası gibi olmuş, Beren Saat de pek bir kararmış bu yaz. Vasatı aşmayan performansları ve dizi boyunca hemen hiç bir şeyin olmaması, klasik Aşk-ı Memnu sendromuydu. Reytinglerde bu dizi de uçmuş. AB'de de totalde de rekor share ile zirvede yer almış, Ece ve Melek Hanımlar karakterlere sürekli söylettikleri gibi geh geh geriniyor olmalılar şimdi. Parmaklıklar Ardında ancak AB'de 8. sırada kendine yer bulmuş, totalde ise 6. olmuş. Son zamanlarda atağa kalkan Ey Aşk Nerdesin de AB'de 5. sıraya gerilerken totalde tam anlamıyla gümlemiş 17. sıraya düşmüş.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Yeni Sezon Dizi İzlenimleri 1

Sabah ranini'nin blogunu okurken Ey Aşk Nerdesin'in yayından kalktığını gördüm ve şaşırdım çünkü reytingi yükselişteydi. Atv'nin sabredemediğini sanmıyorum sanırım yapımcıyı tatmin edememiş reyting.

Neyse kendi izlenimlerime geçeyim. Pazartesi tam anlamıyla yeni sezon açıldı. Atv'de Yalancısın Sen'i izledim. Reytingi vasat atv de farkında olacak ki gününü Pazar yapmış. Kanal D boş durur mu Geniş Aile'nin reytingi yüksek olmasına rağmen onu da pazara almışlar. Yalancısın Sen'i daha çok seven bir birey olarak Kanal D'nin bu tavrına uyuz olduğumu belirtmek istiyorum.

Özge Borak Küçük Kadınlar'a katıldı ve tabii ki beklenen oldu. Diğer 4 başrol hatunun toplamından daha iyi bir performans çıkararak ağlaklığın, demogojinin tavan yaptığı o acıklı senaryoyu bana izletmeyi başardı. Senaristin Özge Borak'a delikanlı bir tipleme yazması da isabet olmuş. Hatun döktürüyor.

Bir Bulut Olsam'ı da müptelası olan annem sayesinde izledim. Meral Okay'ı da hep sevmişimdir zaten güzel bir açılış yaptılar sezona. Daha dik daha güçlü bir Narin izleyeceğimizi düşünüyorum :)

28 Ağustos 2009 Cuma

Saat 3 :S

Sağı solu eleştirmeden, sağa sola çemkirmeden bu sefer ben de başkan gibi anı ve gözlem ikigeninde dolaşıp yorumlayacağım. Efendim bendeniz, gencecik, körpe beyinli bir akademisyen adayı olarak, şimdi gencim çalışırsam ancak şimdi çalışırım diye düşündüğümden yaz okulunda da 'araştırma görevlisi' pozisyonumdaki çalışmalarıma devam kararı almıştım. Ders hazırlayıp gidiyorum işte soru falan çözüyorum, "tutorial" saatlerinde. Sınıfta dersi dinlemeyen ya da dinlese de iyi anlayamayan öğrenci kardeşlerimiz de sağ olsunlar tutorial'da pek bir canlılar.

Neyse günlerden perşembe, ertesi gün de sabahın sekiz buçuğunda tutorialım var. Evde daraldım geceleyin ofise gideyim dedim, hem nasılsa internet de var bedavadan, bir yandan nette takılırım, facebook'tu, msn'di, blogtu, raniniy'di, başkan'dı, forumdu derken bir yandan da tutorial sorularımı çözerim en geç 12 gibi eve döner ertesi sabah da hazır ve nazır öğrencilerimin karşısında olurum.

Ancak nette takılma olayını bir abartıp pir abartınca, baktım saat olmuş gecenin 2'si... Eyvah ki ne eyvah ofisimin olduğu binada benden başka kimse kalmamış, tüm ışıklar sönmüş, kocaman calculus kitabımı eve taşımaya üşendiğimden oturdum hızlıca soruları çözdüm tekrar saate baktım, 3 olmuş. Neyse tırsak bir şekilde laptoptu, şarj cihazıydı, çantaydı toparlanıp ofisten çıktım kapıyı kitledim. Binanın kapısına ulaşmam için 3 farklı kapıdan geçmem lazım, arada koridorlar mevcut. İkinci kapının ardından iri kıyım bir herif çıktı, güvenlikmiş. Adam tırstığımı farketmiş olmalı ki, "Sakin olun ben güvenliğim" dedi. Elinde telsiz böyle duruyor karşımda. Ben de işte "ofiste araştırma yapıyordum anca bitti" şeklinde palavramı sıralayıp çıkışa yöneldim. Çıktım dışarı her yer karanlık az ilerde arabam duruyor, onun ilerisinde bir diğer araba. Elemanlar arabanın içinde oturmuşlar wireless bağlantı ile nette takılıyorlar kucakta laptop. İçimden "amma mal bunlar" ha diye düşündüm. Laptop denen meret şarşsız ancak 1.5 saat dayanır yoğun net trafiğinde. Onun için kalk evden gel sonra arabanın içinde iki büklüm otur.

Neyse efendim etraf zenci dolu. Muhtemelen "otlama" saatlerindeyiz. Arabanın uzaktan kumandasına bastım, benim oğlan (arabam yani) göz kırparak karşılık verdi. Açtım çantamı arka koltuğa koydum ön kapıyı açarken dibimden iki tane gündüz feneri (zenci) geçti. Tırsak bir şekilde oturdum koltuğa, ne olur ne olmaz "ot parası" için üzerime dalmasın bir tanesi diye kilide bastım. Benim velet sağolsun kitlenince de göz kırptığından diğer arabada oturan iki eleman baya gülmüştür arkamdan. Arabayı çalıştırdım gece yollar boş eve dönüyorum. Hop bir polis ekibi beni durdurdu. Ehliyet sordular, gösterdim, alkol var mı diye sordular yok sevmem zaten pek dedim. Gitmeme izin verdiler. Apartmanın önüne geldim durdurdum arabamı. Ancak o kadar dalgınım ki, kapıyı kilitlediğimi unutmuşum kapıyı zorluyorum. Aklıma gelince kendime baya bir güldüm ve arabadan inip apartmanın içine ordan da kaldığım daireye yavaşça süzüldüm. Sabah kıpkırmızı gözler ve 4.5 saatlik uykuyla sersem gibi okula gittim.

Böyle yani....

23 Ağustos 2009 Pazar

Yaprak Dökümü'nün komşu kızı Sedef masum mu? Değil mi?

Günlerdir içimdeydi bu konu hakkında hep yazmak istiyordum nihayet yazacağım. Sedef çok masum (!!!), ak pak (!!!) hatta pir-ü pak (!!!) bir karakterdir, tabii yersek !!! ki yemiyoruz.

Efendim dakka bir gol bir Şevket'i kovalarken cüzdanını çarptırıyor hop Oğuz'un arabasına biniyor. Adını soruyor Oğuz, Sedef adını Necla olarak veriyor. Kartviziti alıp gidip bizim Kezbanlar'a (Necla ve Leyla'ya) veriyor, hatta Necla arıyor o da kendini Sedef diye tanıtıyor. Yani kızların Oğuz'la yollarının kesişmesinde Sedef'in de payı var.

Şevket evlenince intihar ediyor tabii bunu beklemek lazım ondan intihar onun zayıf kişiliğinin tezahürü.

Sonrasında Nezif diye bir çocukla takılıyor bir dönem hatta onunla evlenip Amerika'ya gitmeye karar veriyor. Nezif'e aileni gönder beni istesinler diyor (aslında Sedef'i gönderseler tam zamanıydı romanda olmayan bir karakter sonuçta) ancak o da ne, Fikret'ten Ferhunde ve Şevket'in arasının bozuk olduğunu öğrenip, hop evlenmekten vazgeçiyor, Nezif'i dünürcülükte red ediyorlar, ve gidip Şevket'e masumiyetinin gereği (tabii yine yersek) ilan-ı aşk ediyor) evli barklı adama. O vakitten itibaren de Şevket hep aklının bir köşesine Sedef'i koyuyor en basit ispatı 17. Bölümdeki araba önündeki göz süzmeler.

Sonra Ferhunde'nin çektiği mesaja atlayarak uçarak gidiyor buluşmaya, Ferhunde bunu sıkıştırınca atıyor bir yalan Leyla'yla ilgili bir şey oldu sandım diyor. Sürekli evli barklı adamın dibinde dolanmaya utanmıyor, fırsat verilse kırıştıracak zaten belli ama tüm bunları masumiyetinden (!!) yapıyor. Neyyir Hanım defalarca uyarsa da vazgeçmiyor.

Masum Sedef (!!) ona Şevket'ten gelen telefon sonucunda parayı kaptığı gibi peşinden gidiyor aileden ve Ferhunde'den bu durumu saklıyor.

3 sezon boyunca evli adamın dibinde Ferhunde'nin deyimiyle kıyın kıyın yaklaşıyor ona, hiç bir fırsata kaza yapmıyor sürekli diplerinde.

Son bardağı taşıran damla 117. Bölümde Ferhunde'nin geldiğini embesil bir şekilde herkese gösterek yaptı bu son noktaydı. Sanırım senaristler de gıcık karakter nasıl yazılır diye bize ispat etmeye çalışıyorlar bu masum iyi ev kızı (!!!) ile beraber.

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Sezen Aksu ve Kürt Açılımı

Son derece bıçak sırtı bir konuda yazdığımın daha doğrusu yazmaya çalıştığımın farkındayım. Sezen Aksu 35 yılı aşkın sanat hayatına 30'a yakın albüm, 500 civarında şarkı yüzlerce konser sığdırmış ülkemizde ciddi bir hayran potansiyeline sahip bir müzik markasıdır. Bir o kadar da insanla ilgili konularda duyarlı ve hassastır. Hal böyle olunca da hem çok sevilmesi hem de çok eleştirilmesi olağandır.

Minik Serçe'nin tabulaştırıldığı, eleştirilemediği, dokunulmazlığının olduğu yıllarca yazıldı çizildi. Ancak bende mi bir tuhaflık var bilmiyorum, yıllarca sesini kaybetti, eskisi gibi söyleyemiyor artık, seksenli doksanlı yıllardaki damar şarkılardan eser yok artık, gibi eleştirileri ben mi uyduruyorum da gazete sayfalarında yansımalarını mı görüyorum bilemiyorum. Benim gördüğüm çok fazla üzerine gidildiği hatta ona haksızlık edildiğiydi oysa ki. 1997-2000 dönemindeki ses tellerinde oluşan problem ve buna bağlı kortizol tedavisinin sonucu olarak 2000-2004 yılları arasında yaşadığı Cushing Sendromu sonucunda sesinden bir miktar yitirdiği, Şarkı Söylemek Lazım ve Yaz Bitmeden albümlerindeki yer yer detonelikleri, çatallaşan, cılızlaşan sesi en koyu hayranları tarafından bile farkedilmiştir. Kabul edilmiştir. 2004 yılında hastalığının geçmesinden mütevellit giderek sesini toparladığı ve detone olmadan yeniden söylemeye başladığı da dikkatli kulaklardan kaçmamıştır. Ki hastalığı döneminde de Sezen Aksu kıyasıya eleştirilmiştir, değil estetikçiye, dişçiye bile gidemezken "dünyanın en anlamlı yüzünü bir plastiğe çevirdi" şeklinde acımasızca eleştiriler almıştır.

Gelelim son mevzulara. Tunceli'de 50 bin kişinin katıldığı konserinde Kürtçe şarkı söylediği için acımasızca eleştirildi, Sezen Aksu bölücülük yapılıyor, Sezen PKK'lı dendi, halbuki onun derdi şarkı söylemekti. Tıpkı Yunanistan'lı bir şarkıcı olan Mando ile Sertab Erener'in düet yapması gibi, o da Kürt bir şarkıcı ile düet yapmıştı, derdi de tıpkı Sertab&Mando ikilisinde olduğu gibi barış, birlik, kardeşlik mesajları vermekti. Bir grup kendini bilmez, PKK ile ilgili sloganlar attığı için Sezen eleştirildi, PKK propogandası yapıyor dendi, kaldı ki onun konserinde PKK propogandası yapılıyorsa etrafta Türk bayrakları ve Atatürk resimleri olmazdı (Bayrak ve resimlerin olduğu ekşi sözlükte yayınlanan fotoğraflarla da belgelenmiştir üstelik). Onun derdi birlik beraberlik kardeşlik mesajları vermekti.

Son olarak da Sabah Gazetesi'nde başbakanı arayıp açılımı desteklediği yazıldı. Haber Sabah'ta doğru aksettirilmedi. Sezen Aksu, başbakanla değil onun özel kalem müdürü ile görüşmüş, açılımın hem şiddetle destekleyebileceği hem de karşı çıkabileceği durumlarının maddelerinin olabileceğini bildiğini, derdinin artık kan dökülmeden birlik beraberlik kardeşlik içinde yaşayabilmek olduğunu belirtmişti. Açılımını bilmeden etmeden destekliyor şeklinde ona yüklenildi, açılımı desteklediği için PKK'lı Sezen oldu, hatta kendi sanatına yaptığı işe destek aradığı, kendine bunlardan rant çıkardığı yazıldı çizildi. Kendimizi kandırmayalım, Sezen Aksu'nun bu açılımla ilgili yaptığı açıklama ya da destekten gelecek ranta ihtiyacı yok millet!! Bugün sanatı bıraksa, müzik dünyasına bahşettiği yüzlerce şarkı sözü, 30 civarında albüm, pek çok genç pop müzik şarkıcısı (Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi, Işın Karaca, Levent Yüksel, Harun Kolçak, Mustafa Ceceli, Hande Yener, Yıldız Tilbe, Göksel vs.) prodüktörlüğünü üstlendiği nice albüm mevcuttur ki kendisi bugün müzik yapmaktan vazgeçse, bunlar ona saygı duymamız için fazlasıyla yeterlidir.

Sezen Aksu hümanisttir, Erdal Eren için Aysel Gürel Son Bakış'ı yazmış o dillendirmiştir... Sivas Katliamı'nda ölen aydınlarımız için "Kavaklar" ile ağıt yakmıştır, Deniz Gezmiş için "Lâl" şarkısını hem yazmış hem de okumuştur, Cumartesi Anneleri için Cumartesi Türküsü'nü yazmıştır, onlara destek olmuştur. Memleketin doğusunda 8 yaşında ergin 12'sinde ana olan kızlarımız için Aysel Gürel'in yazdığı Ünzile'yi okumuş, Kardelen projesiyle "kızlarımızı okutalım, kızlarımız geleceğimizdir" demiştir. Sezen için aslolan insan sevgisidir. Hrant Dink için "Güvercin"i okumuş şarkının sonunda onun ardından bir güvercin uçurmuştur, 2007-08 döneminde şiddeti giderek yeniden artan terör saldırıları ve güneydoğuda şehit olan askerlerimiz için "Memet, daha çok küçüksün Memet" demiştir. Onun derdi birlik beraberlik içinde yaşamaktır. Böyle işlerden rant çıkaracak bir alçak olmamıştır hiç bir zaman. Sahip olduğu potansiyeli en iyi şekilde kullanmasından mütevellit, sevgilisi olduğu halkın ona sunduğu karşılıksız sonsuz sevgiye karşılık vermek için çabalamaktadır.

Her iyi her güzel şeyi yok etmeye meyilli insan oğlunun, Minik Serçe üzerinde de gücünü denemesi kaçınılmaz olduğundan, üzerinde bir linç girişimi denemesi kaçınılmazdır. Ne diyelim, "Tanrı kraliçeyi korusun"

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Birbirimizi "yedik" bitirdik ;)

Efendim henüz Faik Bey'in şokunu atlatamamışken Yemekteyiz'e takip eden haftada ıstakoz kraliçesi sosyetik kişi Sema Çelebi katılmasın mı Bodrum ayağında?

Yarışmacılara bakıyorum Bodrum ayağında, Tarkan diye bir at kuyruk yarışmacı vardı adam teknede yaşıyor! Tekne dediğime de bakmayın bildiğin lüks yat. Yahu neyine lazım 20 bin tl senin? diye diye söylenerek izledim katıldığı akşamı.

Sema Hanım tabii ki ıstakoz pişirdi, hani şu tencerede pişerken ciyaklayan hayvancıktan, Sema Hanım'ın hem aynı anda löp löp yemek yemesini hem de herkese laf yetiştirmesini mide bulantılarıyla izledim çünkü lokmasını bitirmediğinden ağzından çıkan şapırtı mide bulandırıcıydı.

Sait Bey bir tuhaftı zaten. Restoran sahibi adam ne ihtiyacı varsa 20 bin tl'ye katılmış o da, hatta utanmayıp bir de müşterilerinden oy dilenmiş.

Gülşade Hanım yarışmadaki tek ihtiyaçlı yarışmacıydı, köy insanıydı, fakirdi, belliydi mutfağından ihtiyaçlı olduğu. Yarışmacılardan 19 seyirciden 10 puan alıp 29 puanla kazandı 20 bin tl'yi. Dönem dönem yarışma jargonlarına uymaya çalışsa da içlerinde en doğal olanıydı yaptığı menü, tarhana çorbası, mevsim salatası, yöreye özgü et kebabı ve etli pilavı ve tatlı olarak sunduğu helva da çok hoş görünüyordu lezzetini bilemeyeceğim. Ekstradan sunduğu kabak çiçeği dolmasını ise çok sevdiğimi belirtmek istiyorum.

Özlem Hanım'ın gafı beni kopardı. Balıkla yoğurt yenir ama ayran içilmez. E pardon da ayran nerden yapılıyor?

Yarışmanın SMS finalinde Sait Bey'in Sema Hanım'a "İstersen 30 yıl önde ne yaptığını açıklayım" şeklindeki beyanatı çok çirkindi, Sema Hanım da alt kalmadı tabii "Şerefsiz" diyerek küfrü yerleştirince ikisi birden stüdyodan çıkarıldılar. Bir yemekteyiz rezaleti de böylece sona ermiş oldu.

9 Ağustos 2009 Pazar

Birbirimizi "Yemekteyiz"

Valla günlerdir içimdeydi, yazacaktım bu tüm arıza kişilikleri bir arada bulundurma potansiyeli gösteren yarışma hakkında, nihayet şimdi yazabiliyorum. Efendim bu tüm tuhaf yarışmacıların bir araya toplandığı dandik program geçtiğimiz sezon ŞOV (neden inatla Show derler hiç anlamam) TV'de zırvareyting rekorları kırmış hatta maliyetli 2 dizi Doktorlar ve Gece Sesleri 15'te bir ayda bir yayınlanmaktan erken final yapmışlardı.

Son 3 haftadır canlandırma çabalarına girişildi programda çünkü reytingler düşmeye başlamıştı. 2 hafta önce Faik katıldı. Hani şu Safiye Soyman'ın bayatlamış "hayat arkadaşı". Ben halkım ben halktanım diye diye diğer yalaka 3 yarışmacının da desteğini alarak bence yarışmadaki tek güzel yemek yapan Selda'nın gecesini mahvetti. Neymiş, halk insanı ördek yiyemezmiş, yalnız kendisinin giydiği afilli kıyafetleri taktığı pahalı altın saati de herkes takamıyor. Faik'e mi ona yalakalık eden diğer 3 yarışmacıya mı kızsam karar veremedim. Sonuçta yarışmayı Faik kazansa da halktan gelen oylarda Selda'dan feci bir fark yemekten kurtulamadı. Bir de diğer yarışmacıların dilinde pelesenk olan "Faik Bey'in sanatçı kimliği" hakkında bir aydınlatılsaydık tam süper olurdu.