28 Eylül 2009 Pazartesi

Ezel :)


Uzun zamandır bekliyordum bu diziyi, blogumda bile bol bol tanıttım.


Efendim oturduk izledik, ilk bölümü yazmasak olmaz.


Monte Cristo Kontu'ndan sağlam bir şekilde konuyu apartmışlar. Kıbrıs'taki Kaya Artemis Otel'de büyülü bir atmosferde çekim yapmışlar. Konu çok çok çok klişe de olsa senarist Kerem Deren ve Pınar Bulut sürükleyici bir ilk bölüme imza atmışlar. Yönetmen Uluç Bayraktar da temiz çalışmış çekimleri beğendim.


Gelelim senaryoda anlamlandıramadığım detaylara. Cengiz öldürmüş kumarhanede güvenlik görevlisini, eee orada 1997'de güvenlik kamerası yok muydu? 1997 ve 2009 dönüşümlü olarak verildi, 1997'de facebooktan buldukları Kenan İmirzalıoğlu'nun estetikten önceki halini oynayan çocuğu güzel benzetmişler ancak oyunculuk açısından çaylaklığı belli oluyordu. 2009'da da bıy bıy konuşan Bade İşçil beni baydı. Tekrar kumarhaneye dönelim hadi diyelim Cengiz maske taktı üzerinde de Ömer'in montu var, gene de Ömer'in yarısı kadar boya sahipti her hangi bir kamera varsa (ki olmalı, 1990'da gittiğim sandalyecide vardı) kayıtlardan anlaşılması lazım. Sonra mahkemede Ömer delil olarak önüne koyulan silahı (hadi silahı tanımadı diyelim) montu da mı tanımadı? Tanıdı tabii ki de neden sustu? En yakın arkadaşı orda çalışıyor neden bu durumdan söz etmedi?


1997 ile 2009 arası geçiş iyi düşünülmüş.


Oyunculara gelirsem,


Barış Falay'ı özellikle beğendim, kerpeten Ali rolüne yakışmış, kerpeteni kullandığı ilk sahnede ekrana bakamadım,


Yiğit Özşener'le ilgili tedirginliklerim vardı izleyince geçti. Eskiden canlandırdığı Cemil, Cengiz'in yanında zemzemle yıkanmış gibi kalıyor bu seferki canlandırdığı kötü karaktere güzel uyum sağlamış sesiyle yaptığı oynamaları beğendim. Yer yer Cemil'i andıran mimiklerini yakalasam da oldukça iyiydi, özellikle Cengiz'in gençliğini oynadığı sahneleri beğendim.


Gelgelelim Cansu Dere'yle olan ikili sahnelerde Cansu Dere'nin giydiği topuklular sayesinde ikili sahnelerinde feci bir uyumsuzluk vardı.


Cansu Dere donuktu ama Sıla'daki kadar donuk değildi, kırmızı elbisesi çok yakışmış.


Son olarak Kenan İmirzalıoğlu, bence rolünde oldukça başarılıydı, gelgelelim yine kendini tekrarlamış. Ben liseye giderken de böyle bir karakteri oynuyordu, üniversitedeyken de böyle bir roldeydi, doktora yapıyorum şu anda, o gene intikam peşinde. Artık farklı rollerde görmek istiyorum şahsım adına. Ömer'i anlattığı sahnelerde de çok duygusuzdu. Belki de Ezel'in duygusuz olması lazım bilemiyorum. İntikam derdinde intikam da soğuk yenen bir yemek sonuçta.


Yine senaryoya dönüyorum, Ömer ve Eyşan, Eyşan'ın, Cengiz'in ve Ali'nin onu kazıklamasından az evvel beraber olmuşlar. Eyşan ve Cengiz 10 yaşlarında bir çocukla ilgileniyorlardı, hah dedim izlerken kesin bu çocuk Ömer'in çocuğu. Bir klişeye daha tik attıktan sonra, inanılmaz bir kumpasla dizi başladı, inanılmaz bir entrika çevrilmiş, delirmemek elde değil, böyle bir komplonun detayları daha da merak uyandırıcı. Şimdi Ezel'in intikam vakti, hadi bakalım. Tutar bu dizi.

3 yorum:

  1. bu kadar küçük hata yapmazlar. sanırım bütün bu soruları en kısa zamanda ezel cevaplayacak.

    YanıtlaSil
  2. Bunları niye Daltonlar gibi dizmişler? Ayrıca, kilo mu almış K.İ.?

    YanıtlaSil
  3. Ranini,

    2. Bölüm fragmanında da bol flashback var. Çok güzel bir bölüm olacağını hissediyorum. Açıklamalar yapılırsa blogta yer verecem zaten.

    Başkan,

    Yazın çektiği film için 18 kilo falan verdim demişti. Bu resim yaz sonundan sanırım. Aldığı muhakkak ama çünkü yönetmen ilk bölümde Barış Falay'ı komple üstten soyarken Kenan'ı omuz kısmıyla es geçti başka bir sahnede.

    YanıtlaSil