Bundan bir kaç gün önce yeni diziciğim Ezel için, fellik fellik aranırken, ekşi'de şurda burda ne demişler, sevmişler mi acaba derken birden ekşi'de gördüğüm bir entry sayesinde başlık olarak bu yazıya atmaya uygun bulduğum dizi adı olduğunu öğrendim. Daha şimdiden efsane olacak deniliyor, daha Nefes'i yayına koymamış Süreç Film çekiyor, Nuran Devres yazıyor, başrollerde Meltem Cumbul, Timuçin Esen ve Perran Kutman varmış atv'de yakında yayına girecekmiş. Açıkçası gayet uzun ve akılda kalması zor bir dizi ismi seçmişler tabii değişebilir de adı.
Nuran Devres'i yaşım gereği uzun zamandır tanırım. Tanırım dediysem, çok dizisini izledim çocukluğumdan başlayarak. Kendisi nam-ı diğer entrikalar kraliçesi olsa da belki de zamana ayak uyduramadığından Melekler Adası'ndan sonra uzun soluklu diziler çıkaramadı. (Savcının Karısı 26 Bölüm, Asla Unutma 22 Bölüm, Sahte Prenses 16-17 Bölüm, Yaban Gülü 15 Bölüm sürmüştü, yakına geldikçe dizi ömürleri kısalmış buraya dikkat) Uzun süredir sesi soluğu çıkmayan, entrikalar kraliçesi namını Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu'na kaptıran (malum entrikanın kralı onlarda mevcut artık inanmayan bir bölüm Yaprak Dökümü, üstüne Aşk-ı Memnu, üstüne de bir bölüm Dudaktan Kalbe izlesin entrikadan düşüp bayılmazsa bana hak verecektir) sayın Devres uzun süredir bu dizi üzerinde titizlenerek çalışıyormuş. Belki de çok başarılı bir dizi olur bilemiyorum ama son yıllarda yazdığı diziler zamanın çok gerisinde işlerdi.
Timuçin Esen Hırsız-Polis'ten sonra pek gözükmedi etrafta, şarkıcılık yaptı, tiyatrosuna devam etti uzun süre, ekranda ve beyazperdede gözükmedi sabırsızlıkla bekleyen fanları mevcut bakalım bu diziyle geri dönüp bekleyen hayranlarını sevindirecek mi?
Eylül ayı prime time izlenme oranlarında Kanal D coşmuş. Total grubunda açık ara zirvede yer almış (20.70 izlenme payıyla) onu baya bir geriden Show TV takip ediyor (12.30 orana sahip), 3. sırada Atv var 10.70 ile, 4. sırada 9.00 ile Star Tv var 5. sırada ise 7.70 ile Fox TV geliyor. AB de Kanal D coşmuş 22.20 izlenme payı ile birinci olan Kanal D'yi, 12.40 ile Show TV, 10.60 ile Atv, 9.10 ile Star TV, 6.00 ile de Fox TV izlemiş. Bir zamanlar hiç unutmam Atv yöneticilerinden birisi çıkıp biz AB kanalıyız demişti şimdilerde AB grubu da Kanal D'ci oldu. Bir iki ufak kaybı saymazsak Kanal D Eylül 2006'dan beri zirvede, bu da bir kanal için büyük prestij demek oluyor.
Ve gelelim Ezel'e. 2. Bölüm ilk bölümdeki pek çok soruyu cevaba bağlaması açısından önemliydi. Fragmanı (ikinci bölümün ilk fragmanından söz ediyorum) çok beğenmiştim. Sürekli geri dönüşler çok hoşuma gitse de bir yerden sonra bayabilir izleyiciyi diye kaygılanıyorum. Çok çok klişe bir konuyu, güzel bir çekim kalitesi, merak unsuru barındıran bol geriye dönüşlü senaryo ve iyi oyunculukla harmanlamışlar. O yüzden de sıkılmadan izliyorum. En azından dizinin kurgusu mantık hataları da barındırmasına rağmen zekice yapılmış. Ana castın en zayıf halkası gibi duran Cansu Dere bile oldukça iyi gidiyor şimdilik, Salih Kalyon'un ustalığına diyecek lafım yok, çok kötü bir adamı müthiş bir keyifle izlettirebildi bana. Yiğit Özşener'i zaten severim, o da çok iyi, Kenan İmirzalıoğlu bu bölüm çok yoktu ama o da gözüktüğü sahnelerde oldukça başarılı, Barış Falay da gayet tatminkar bir performansa sahip. Bir saatlik özet hastalığına erken yakalandı dizi umarım aldıkları risk reyting olarak geriye döner.
Yazıyı bitirirken de bir Timuçin Esen resmi koyayım dedim, hayranları özlemiştir belki.
Hocam dün gece oturup internetten izledim ilk bölümü ; önce 2 sonra 1. olmak üzere. İznin olursa bir-iki not ileteyim istiyorum:
YanıtlaSil1. İş özenli tabi. Son 2-3 sezondur diziler inceden pespayelikten kurtulmaya başladı, çok üstün işler olmamakla beraber; çayınızı koyduğunuzda " neymiş lan bu " diye bakabilme standardına geliyor.
2. Hikaye konusuna gelirsek:
a) defalarca 30 yıldan az olmamak üzere infaz denen bir adamın 12 yıl içinde, hem hapisten çıkıp hem de 20 kumarhanede kariyer yapmasını anlamadım.
b) Çok para kazanmasını anlarım, kumardan çok vurmuş. lakin başlangıç sermayesini nerden buldu? Malum kumarhanelere öyle 20 milyonla girilmiyor.
c) Kumarhanedeki güvenlik açığı hala açıklanmayı bekliyor.
d) Hadi Cengiz ve Eyşanı anlarım da- dur bir dakika ya, Eyşanı da anlamam. kardeşin, çok hasta ölücek diyor tescilli bi yalancı, ama doğru mu görmek için çocuğu doktora bile götürmüyorsun. Ki hangi çağda yaşıyoruz; biraz zorlamakla beraber veremin tedavisini normal bir işte çalışarak da yaptırabilirsin ; bunun için banka soymana gerek yok; çocuğu 24 aylığına Amerikaya göndermiyorsun tedavi için. Üstelik çocuk ölücek sözde , ama Ömerin tuutklanmasıyla mahkemesi arasında paraları olduğu halde küçük kızı bir kere bile doktora göstermiş değiller. Türk mahkemelerinde var mı yahu bugün tutukluluk yarın karar diye birşey. Arada en az 3-4 ay var - kaldığımız yerden devam edersek Alinin bu işe girmeinin motivasyonu nedir hiç belli değil. Anlatılır diye bekliyorum.
D) İşin kötü tarafı da bu. Şu ana kadar, çok şey söyleyip hiçbirşey anlatmayan bir hikayeye sahibiz.HEr sıkıntılı nokta için ileride anlatılır diyoruz. Fakat, bir hikayenin ana kahramanlarının motivasyonlarını ilk 135 dakikada öğrenemeyeceksek ne zaman öğreniriz. Hikayenin geri kalanı da Cengizin ve Alinin ağzından mı verilecek aynı flachbacklerle? Şu ana kadarki hiçbirşey söylememe durumu ileride istediklerini söyleme avantajı yaratır; " Senaryo eksik değildir, ileride anlatırlar " diyoruz; lakin senaryonun anlatılması gereken zaman bu zaman; ilerisi değil. 135 dakikanın özeti " Kızın birinin kardeşi hastaymış, o da para bulmak için sevgilisnin arkadaşlarını kafalayıp, suçu da sevgilisine yıkmış. Adam da intikam almya gelmiş" Bunu çekmek için 135 dakikaya ihtiyaç yok gözümde. Hikaye çok ğaır ilerliyor; şu ana akdarki esas hikayede; 135 dakikada sadece adam yoldan gelip otele yerleşti, ve bir iki el de poker attı. Filmlerde 7-8 dakikada anlatılabiliyor gayet :)
E) Flashbacklerle ilerleme, bir film için veya bir edebiyat eseri için güzel bir fikir. Lakin, dizi sektöründe ciddi bir risk. Hele ki bu flashbackler bir ilerlemeyi değil; ilerlememeyi gösteriyorsa. kusura bakmasınlar ama dizi akmıyor şu an. 1-2-3-5 flasback eyvallah da ; dizinin 15 dakikası normal hikaye; 50 dakiaksı flashback olunca flash backimde boncuk buldum gibi duruyor.
Dario aka drazen ( Böyle mi yazılıyordu bu şey :)
3. Oyunculuklara gelirsek:
YanıtlaSilA) Hikayedeki Eyşan'ın acı çekmiş; soğuk tarafı, ve hatta kendini düzeltmeye çalışan iyi tarafı için Cansu Dere biçilmiş kaftan. Oynamasına bile gerek yok, öyle dursa yetiyor. Yalnız bir taraftan da Eyşan gerektiğinde, kıpır kıpır insanı içine çeken bir yalancı; şeytan tüyü olan biri. Bu kısım için, çok ölük kalmış Cansu Dere, kusura bakmasın. Eyşan insanı günaha sokan bir kadın, Cansu Derenin şu hali için aynı şeyleri söyleyemiyorum. Değil kumarhane, bakkal soymam.
B. Ali karakteri yeterli ve iyi olmuş. Adamcağızın adını unuttum ; Aliyedeki adam işte :)
C. Cengiz için de pek pozitif değilim. O da şeytan tüyü olan bir adam sözde. Karakteri köpürtülmeye çok müsaitken, fazla sıradan kalmış gibi göründü.
D. Salih Kalyon çok iyi
E. Kenan İmirzalioğlu için pek birşey söyleyemiyorum. Şu kadrodaki salih Kalyonla beraber en parlak adam oymuş gibi görünüyor. Lakin, bu iyi oyuncu olmasından mı ; yoksa aynı adamı oynaya oynaya giyinmiş olmasından mı anlayamadım. Evet; eyvallah şu an piyasadaki hiç kimse, " Acıyla yoğrulmuş yakışıklı ve sert adam intikam almaya geliyor " karakterini Kenan İmirzalioğlundan daha iyi oynayamaz. Da; niye bu adam hep aynı adamı oyunyor. Bana Ezel bayraktar'ın ; Acı hayattaki Kenan İmirzalioğlu karakterinden farklarını anlatacak bir adam çıkar mı? Sanmam.
Kısa misafirlik için teşekkürler...
Drazen.
Her zaman gelin, çok mutlu oldum yorumlarınızdan. İtiraz edeceğim bir iki nokta var ki hemen yazmam lazım.
YanıtlaSilİtirazlar.
a)Ömer ceza evinde sekiz yıl kaldı. 2005'te çıktı. Tuncel Kurtiz'in henüz bize gösterilmeyen Ramiz karakteri onu eğitti, özellikle unutmamayı ona öğretti, kumarı da öğretti, seksenlerin ünlü kumarbazıymış. Dizide buna değinilmedi, resmi sitenin yalancısıyım.
b) Kaynak: Ramiz'miş.
c)Güvenlik konusu tam bir fiyasko. Ne kamera var ne de ekstra bekçi. Orası senaryo defosu gibi duruyor.
d) Aradaki süreç beş hafta. Ömer iftiraya uğradıktan 5 hafta sonra cezaevine düşüyor. Bunu Eyşan'ın hamileliğinden anladım. Çocuğu doktora göstermedilerse ciddi bir hata var orda da demektir.
Flashbacklere gelince en azından bu dizi için risk oluşturmamış ki %16 reyting %38 share'ı gördü.
A) Cansu Dere konusunda katılıyorum. Yer yer donuk kalıyor. Ama önceki dizisine kıyasla daha başarılı bence.
YanıtlaSilB) Barış Falay. Ben ilk bölüm beğendim. Kime sorsam fazla köpürttü, overacting düzeyinde oynuyor diyorlar. İkinci bölüm daha azdı sahneleri bence iyi.
C) Yiğit Özşener, bana kalırsa kötü adam için yüzü fazla temiz, dışardan bakan bir göz olarak kötüyü oynatmazdım iyi adam rollerini verirdim herhalde diye düşündüğüm oluyor ama bir gerçek var ki onun şansını döndüren canlandırdığı kötü karakterler oldu. Dudaktan Kalbe'de Cemil kötü adam olarak başlayıp senaryo mutasyonuyla aşk adamına evrildi. Normalde benim bir diziyi bırakmam için yeterli sebep olacak bu senaryo mutasyonunu oturdum ve iştahla ayıla bayıla izledim. Yiğit Özşener bu mutasyonu izlenir kılan faktördü çünkü. İlk zaman Cemil never diyen kesim bile Cemillover olmuştu ikinci sezonda. Cengiz'e gelirsek. Bence bunda da oldukça iyi gidiyor. Overacting olayına hiç girmediğinden size sıradan gelmiş bence. Mimik kullanıp büyük oynamayan yüzüne gözüne bulaştırmayan birisi.
D)Salih Kalyon'a laf etmek haddim değil zaten.
E)Kenan İmirzalıoğlu, evet çok fazla bahsettiğiniz rolü oynadı. Fikrimi sorarsanız Ezel rolünde oldukça başarılı. Ama diğer rolleriyle benziyor mu? Evet benziyor. Yine de gösterdiği ilerlemeyi takdir ediyorum. 10 yılda iyi bir yol kat etmiş. Duygu verebiliyor oynarken (dizideki diğer isimler gibi) ben bu dizinin aktörlerini aktrislerine kıyasla (ki her iki tarafta da henüz sahne almayan isimler mevcut) daha başarılı buldum.
Hocam B konusu tamamdır; bilmiyordum. Diğer konularda şunarı söylemek lazım:
YanıtlaSilA) Her 2 bölümdeki mahkeme sahnesinde de " 30 yıldan az infaz edilmemek kaydıyla ağırlaştırılmış müebbet hapsine diyor " Böyle bir adam; 8 yılda da çıkamaz; 12 yılda da çıkamaz :)
D) Hocam, şurdan çıakrttım; kız herşeyi itiraf edicem dediğinde; küçük kız hala öh öh diye öksürüyor köşede; Salih Kalyon da bak; ölücek kızcağız falan diyor, mecburen Cansu Dere de yalan ifade veriyor. Yani eğer psikopat bir doktora götrüp " Bırakın ölsün lan; hayat böyle daha güzel" cevabını almadılarsa; çocuk herhangi bir şekilde tedavi ediliyormuş gibi durmuyor.
Oyuncular konusunda: Sıkıntım şu; hem Yiğit Özşenerin hem de barış Falay'ın karakterleri overacting'e çok müsait. Yani kaporta ustalığından çok ünlü bir kumarhanenin, böyle istihbaratçılarla falan kanka olan bir güvenlik müdürlüğüne giden yol çok sıradan bir yol değildir; bu nedenle de evet; köpürtülmüş bir oyunculuk olmakla beraber; benim gözüme batmadı. Yiğit özşener için de ha keza; evet ben biraz overacting bekliyordum; oynadıkları karakterler sıradan karakterler değil yani; ikisi de bir Ömer değiller mesela; Ömer karakterini mahalle bakkalı oynuyormuş gibi oynasanız da çok batmaz; öyle bir adam zaten Ömer. Ama Aliyi veya Cengizi bakkal , kasap falan oynuyormuş gibi oynayamazsınız diye düşünüyorum.
Eksik bilgi verdim. Ömer hapishaneden tahliye olmadı. Ömer hapishanede çıkan bir olaydan istifade edip kaçtı. Kendine ölü süsü verdi, estetikle değişti ve bu hali aldı.
YanıtlaSilOyunculara gelirsek, Cengiz'in bir süreci var aslında. 1997'deki Cengiz, Eyşan'ın tabiriyle yolluydu isteklerine ulaşmak için pisliğe batabilecek birisiydi ve battı da. O dönemi Yiğit Özşener daha köpürterek oynuyor zaten, şimdiki Cengiz ise kumardan voleyi iyice vurmuş Eyşan'ı yanına çekmiş o nedenle biraz daha durulmuş bir tip. Daha sade oynuyor o yüzden. Her iki durumda da abartılı diyeceğimiz durumda değil ama.
Dediğim gibi overactinge girmemeleri daha iyi bence, overactingi sevmiyorum, tiyatroda hoş olabilir ama dizide ???
Yorumlar için teşekkürler. Bloğuma renk katanlardan olmanız mutluluk verici.